
madem bu kadar övülecek yurda sahibiz o zaman neden hakkını verip,karınca kararınca, gezip görmüyoruz.hep deniz hep kum.

o kadar sabırlıyım ki beni bu da çileden çıkartmadı da canım deniz yanıbaşında dururken taa oralara gidipte havuzdan çıkmayan zihniyet ve otelin bakımsızlığından dolayı deniz kenarının,denizin pis olmasından dolayı denize girmeyipde sanki bölgedeki tüm koyları gezmiş gibi 'falanca yörenin denizi işe yaramaz' yorumları dumurun ötesinde şuurumu kaybetmeme sebep oldu.
bu tip insanları protesto için bile bu yurt yalın ayak adım adım yürüyerek gezilir,yazılır.
Doğu Karadeniz Kültür'e TAMZARA TUR ile gitmeye karar verdik.tur rehbermiz,tur firması zaten yöreden.çok da severim kendilerini,gezilerini.
Trabzon'da başlayan gezimizin ilk duraklarını Ayasofya Kilisesi,Atatürk Köşkü,Akçaabat Köftesi molası ve Sümela Manastırı oldu.konumu itibariyle Sümela manastırı günün bombasıydı.yoksa içini çok ruhsuz buldum.dışarıdan,uzaktan bakıldığında sizi etkilediği gibi içi etkileyemiyor.bunun nedeni yıllar evvel gelenlerinde dediği gibi bitmek bilmez restorasyon çalışması mı yoksa restorasyon diyipte yaratılan suni,soğuk,içi boş çalışma mı karar veremedim.bozulan bozuldu,bozulduğuyla mı kalmalı,yoksa aslına uygun tekrar mı yapılmalı?gezerken restore edildiğini bilmek biraz yalancı emzik tadı bırakıyor hafızamda.Sümela Manastırının ihtişamı,öyküsü,iklimi etkiledi beni.konaklama Maçka Coşandere'deydi ve güzeldi.

üçüncü günde yavaş yavaş Trabzon'dan çıkıp Artvin'e doğru yol almaya başladık.Uzungöl,Memişağa Konağı,Fındıklı,Rize Kalesi,Rize Kent merkezi bu günkü göreceklerimiz.yavaş yavaş düşündüğüm Karadeniz iklimine varmaya başladık.hani insan karadeniz diyince ilk akla gelen şey 'Karadenizde dağlar kıyıya paralel' lafıyla alakalı görebileceklermiz yani doğası.işte bunu görmeye başlıyorsunuz.beyniniz kafatasınızda fırıl fırıl dönüyor yeşilden,sudan,kuş seslerinden.günün güzelliği memiş ağa (kastel) konağı ve hikayesi oldu.fındıklı deresi gezisi de görmek istediğim türden bir tat bıraktı aklımda.akşam kaldığımız otelin kötülüğünü bile unutturdu bu coğrafya.otel o kadar kötüydü ki Tamzara Tur'un keşke başka bir alternatifi olsaydı.

dördüncü gün Sarp sınır kapısı,Borçka Karagöl,Camili Maçahel'e yolculumuz var.bu turda olan bir güzellikde bir çok yabani şey yememiz.çam sakızından sakız yedim,böğürtlen yedim,temmuz ayında yabani çilek yedim.bunları tatmak bulmak hemem her zaman nasip olmaz.Günün güzelliği Borçka Karagöl ve Maçahel'di.Karagöl kartpostal gibiydi.Gürcistan sınırında Gürcü köyü olan Maçahel ise bakirliği ile şaşırttı bizi.yılın belirli aylarında ulaşımın olmadığı,temmuz ayında bile ulaşmakta çok zorluk çektiğimiz,arıcılık ilk geçim kaynağı olan bir yer.hadi bir ip ucu vereyim bir gün kaybolursam ortadan,şöyle 15 gün falan haber alamazsanız benden ilk bakacağınız yer.Maçahel'den çok bahsetmek istemiyorum çünkü tüm bencilliğimle söylüyorum ki bakirliğiyle kalsın orası,kimseler bilmesin,gitmesin.parayı bastırıpda istediğini yapabileceklerini sanan ve aslında yapan zihniyet yok olmadığı sürece maçahel uzaklarda,narin,mis gibi kokusuyla bize el sallasın.Maçahel gürcü dilinde 'avuç içi' demekmiş.
Maçahel turun en güzeliydi.

El değmemiş yerlere gidemeyen,yürüyemeyen insanlar için nefsini körleyebileceği bir yer Ayder yaylası.daha önce gelenler arttık eskisi gibi çekici ve güzel olmadığını,her türden,her telden esnafın,lokantanın olduğunu anlattılar.ne kadar araba o kadar kirlilik.
Ayder'de güzel olan yağmurun başlaması ve Fırtına Dere'sinin sesi.al kitabını geç odana,balkona uzaklara bak.
Ayder bölgenin en çok pansiyonu olan yerlerinden biri.maalesef pansiyonculuk adına öğrenecekleri çok şey var daha.bizim gibi asgari şeylerle memnun olan insanları bile huzursuz edecek uyanık pansiyoncular olduğu sürece Ayder kaybetmeye mahkum.
gözünü gelen insanın cebine dikmiş,hiç bir karşılık vermeden onu almaya kilitlenmiş esnaflarla baş etmeyi öğrendik artık.zaten cebimizdeki para senin,onu buralarda harcamaya gelmişiz.ama sen bu kadar uyanık geçinirsen bu iş nasıl olur be güzel kardeşim.
altıncı gün dağ yürüyüşü yaptık.grup ve özellikle ben zorlansamda anladım ki spor ayakkabısıyla olacak şey değil bu olay.biraz uzman işi ekipmanlar gerekiyor.yoksa hem kendime hem gruba zararım olacaktı.dağlarını çok sevdim.
ve ayrılık vakti geldiğinde,bu yıl öss'ye girecek ergenin yazlıktan ayrılırken ki hüznü içindeydik.döndüğümde her şey yapay gelmeye başladı.adaptasyon sorununu güç bela yendik.
ben bu Karadeniz'e gelirim artık.sularını içerim,dağında yaylasında yürürüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder