25 Ekim 2009 Pazar

eylem vakti 350PPM 24 Ekim 09

sadece gezi fotoğraflarına bakmak isteyenler için link: http://picasaweb.google.com/leylegihavadagorunce/350PPM#

350 PPM, google'da bol bol bilgisini bulabileceğiniz çevre ile ilgili bir durum.
yok illa sen söyle derseniz şöyle diyebilirim:350PPM dünyamızın tahammül edebileceği karbonmonoksit gazının maksimum oranıdır.şuanda 387PPM'dir.yani hapı çoktan yuttukda biraz olsun çıkartmaya çalışmanın vakti geldi geçiyor.
aralık ayında Kopenhag'da bir sürü devlet başkanı toplanacak ve ne yapalım diye konuşacaklar.işte onlara bu kırmızı alarmın baskısını kurmak ve bir an evvel harekete geçirmek için bir çok ülke ile eş zamanda 24 ekimde Galatasaray lisesinin önündeydik.
Galata kulesinin önüne kadar kocaman bir dünyayı hoplata zıplata yuvarladık.
sloganlar attık.
güneş enerjili anfileriyle abiler gitar çaldılar.
bisikletli gruplarda katıldı.
greenpeace'in beklentimden daha az katılımcısı vardı.


çocuklarda 350 pankartlarıyla oradaydı.
aynı tarihte dünyanın bir çok yerinde bu tarz eylemler vardı.Everest'in tepesinde,suyun dibinde hep 350 yazısı vardı.
aralığın 12'sinde Kopenhag'da toplancak olan devlet liderlerini kalıcı tedbirler alıp,harekete geçirmek için yine sesimizi duyuracağız.
kapitalistlerin ve uşaklarının beslenmesi için dünyadaki fakir ülkelerin daha çok sömürülmesini,çöplük olarak kullanılmasını ve fakirleşmesi kabul edilemez.
2009 yılı gezegenin,ezilenlerin,yoksulların,bugünün mü yarının mı kazanacağını,yoksa şirket çıkarları için topyekun bir yıkıma mahkum mu olacağımızı belirleyecek bir yıl olacak.
bende KÜRESEL EYLEM GRUBU gibi herkesi iklim değişimine karşı mücadeleye,eyleme çağırıyorum.
daha fazla bilgi için KÜRESEL EYLEM GRUBU (KEG) için link şöyledir: www.kureseleylem.org

son olarak APTALLIK ÇAĞI (AGE OF STUPIT) adlı film-belgeseli tavsiye ediyorum.dikkat edin gerçeklerle yüzleştikten sonra aklınızın ilk tepkisi inkar olacak.abartmışlar diyeceksiniz.bir düşünün filmin %10'u bile aklınıza yatıyor olsa ne denli bir felakete doğru gittiğimizi anlarsınız.

19 Ekim 2009 Pazartesi

Avrasya Maratonu 18 Ekim 09

sadece gezi fotoğraflarına bakmak isteyenler için link: http://picasaweb.google.com/leylegihavadagorunce/AvrasyaMaratonuVeDevam#

yarışın başlamasına 2 saat kala uyandık.önce vaz geçelim diye düşündük ama 2 saat sonra hava günlük güneşlik olursa gitmediğimize çok pişman olacaktık.bizim gibi düşünen arkadaşlarla yolla düştük.polis Beşiktaş'a giden tüm yolları kapamıştı.o yüzden arabayı uzak bir noktaya bırakıp Ahmet,Nilüfer ve ben iskeleye doğru yürümeye başladık.Beşiktaş sokaklarını hiç bu kadar sessiz görmemiştim.
İskelede Fikret,Aysun ve Batuhan'la buluştuk.bir yandan da köprüde başlamış olan yarışa bakıyorduk.hava bizi mahcup etmeyecek ve açacak gibi..işte bizi götürecek cici motor.

vapurdan gözüken manzara ise bu.kara kara bulutlar bir geliyor bir gidiyor.

eğer bu gün yarışa katılamazsak Nilüfer'in yaptığı börekleri motorda tüketip blog'a da boğazda kahvaltı başlıklı bir yazı yazarım diye düşünyorum.

Üsküdar'dan Altuniza'deki start yerine taksi ile yetişelim diyoruz. fikret,Batuhan,Aysun bir taksiye Ahmet,ben,Nilüfer ve börekleri bir taksiye bindik.
start çoktan verilmişti.
koşmaya zerre kadar niyeti olmayan bizim grup etraftaki tipleri seyredelim derken neredeyse birbirimizi kaybediyorduk.
Batuhan bize yemin ettirmişti koşmak olmayacak diye.bizde zaman zaman sırf onu gaza getirelim yada kızdıralım diye koşmaca yaptık.
bir süre sonra bizim koşmamıza gerek kalmadan Batuhan çoktan havaya girmiş köprünün çeşitli yerlerinde kendi kendine start verir olmuştu.
Ahmet de Batuhan'ı kendi dişine göre görmüş olacak ki bir ara yarışa kalkıştılar.kim yendi? sanırım ikiside terden sırılsıklam olup mantar gibi şişip yarışdan anlaşarak usulca vazgeçtiler.
Avrasya maratonunda tv'ler her sene gelen renkli insanları gösterir.gerçekten onları bulmak için çok zorlanmayacağınız bir etkinlik bu.bir çok malzeme ben buradayım diyor zaten.
kendilerine bembe güç diyen kafalarına pembe peruk takmış bir grup kadın en masumlarıydı.bir şeyler anlatmak ister gibilerdi.çok anlayamasamda gereken ilgiyi kendilerinde topladılar ve o an google'dan bu grubu araştırmalıyım diye kafama not aldım.feminist yada yardım grubuydu sanırım.eylemlerinin renkliliği güzeldi.
insanlar gerçekten çok çeşitliydi.hatta bir ara birbirimizi dürtmekten kendimizi alamadık.mesela 'donum aynı şort gibi.donla katılıvereyim kim anlar' zihniyetiyle gelen bu arkadaşı Batuhan 'anne adam donla koşuyor' diyerek koleksiyonumuza kattı.gerçektende spor ayakkabı içine takım elbise çorabı üstünede donla epey kendinden söz ettirdi.belki onunda slip don giyenlere bir isyanı vardı kim bilir.
pratik yurdum insanı yağmur kesilince elinde fazlalık olarak kalan şemsiye için en uygun yeri bulmuş yarışına devam ediyor.
sırtında 'karşıgeçit köyü' ve '3' numarası yazan bu arkadaş da iki görüşe ayırdı bizi.yağmurdan korunmak için namaz takkesi mi seçmiş? yoksa öğle namazını ortaköy camii'de kılacak.takke ile şimdiden hazırlık mı yapmış?
yurdumuzda bolca bulunan her dakika motivasyonu tam insanlar da boğazdan yaya geçmenin farklılığından çok savaşa hatta mahalle kavgasına gidiyormuş gibi kendilerini kaptırmış,bayraklarla,marşlarla koşuyordu.bir ara koşsak avrupa birliğini bile dağıtırız havasındalardı. tüm tatlılığıyla etrafta dolaşan bu köpeciğinde göğüs numarası vardı.
yarışın anlamıyla motive olmuş ve yarışın yaş ortalamasını baya baya yükseklere taşıyan bu amcayı görünce diyecek bir şey bulamadık.onunda yerli mi yoksa yabancı mı olduğu konusunda ayrılmalar yaşadık.
Fikret,amcayı görünce gençliğinden utanmış olacak ki aradaki enerji açığını kapatmak için karate yaparak koşmayı denedi.
sevgiliyle bir pazar sabahını boğaz köprüsünde romantik bir yürüyüşle geçiren çiftler de vardı.
Batuhan ve annesi gibi ana-oğul İstanbul'un tadına varanlar da vardı.
maaile,'yavrum üşütür,hasta olur' gibi endişeleri bir günlüğüne evde bırakıp gelenlerde buradaydı.
öyle yada böyle İstanbul Boğazı'nın havasını tatmak isteyen herkes,nasıl olmak yada gözükmek istiyorsa öylece,kendince buradaydı.
peki Boğaziçi Köprüsü'nden İstanbul nasıldı?Ahmet'in fotoğraf makinasından çıkan İstanbul görselleriyle işte İstanbul...
günün devamı 'İstanbul'da Uzun Bir Gün' yazısında.






İstanbul'da Uzun Bir Gün 18 Ekim 09

sadece gezi fotoğraflarına bakmak isteyenler için link:
http://picasaweb.google.com/leylegihavadagorunce/AvrasyaMaratonuVeDevam#


Avrasya Maratonunda elimizden geleni yaptık ama beklediğimiz sonucu alamadık.teselli olarak İstanbul Boğazı2nın güzel havasını ciğerlerimize bayram ettirircesine içimize çektik.
o kadar yürümüşüz ki bir ara Batuhan sizinle bir daha bir yere gelmeyeceğim diye isyan etmeye başlamıştı.az yağmurlu havada dilelrmiz dışarda,bir bardak çayın hasretiyle yıldız parkındaki kır kahvesine zor attık kendimizi.yağmur dinene kadar 2-3 saat kır kahvesinde pinekledik.
Cevdet aradı.haydi dışarı çıkalım diye.sabahın 7'sinden beri dışarda olan bizler için yeni bir teklif değil bu.haydi buluşalım dedik.voltranı oluşturan parçalar gibi 6 kişi olan grubumuz Cevdet,Ülkü ve Murat'ında katılmasıyla genişledi.
arabaları Karaköy'deki kapalı otoparka bırakıp,ne zamandır gitmek için planlar yapıp gidemediğimiz Süleymeniye'deki kurufasülyeci KANAAT LOKANTASI'nda kuru fasulye,pilav,turşu ziyafeti çekmeye karar verdik.Sirkeci alt geçitinde Cevdet el kuklalarından aldı.viyklata viyklata geldik Süleymaniye'ye.
hava dışarıda oturacak kadar güzeldi.Süleymaniye'nin atmosferi zaten insanın iştahını epeyce açıyor.
imrendirici görüntüsünden olsa gerek kurufasulye tepsisini görünce sanki masaya vali gelmiş gibi sandelyelerimizden doğrulduk.
Cevdet yeni arkadaşına da kurufasulye ikram etmeyi ihmal etmedi
kabak tatlısı dolabındaki tabaklar bitmeden acele edip siparişimizi vermemiz lazım.
bol cevizli kabak tatlısına kim hayır diyebilir ki.tok olsanız bile midenizde o kendi yerini mutlaka açar.
kırmızı karıncalar gibi gelen herşeyi silip süpürdük.biraz insan işi yemek lazım.
gün hala bitmedi.arabayı Karaköy'e bıraktığımız için geldiğimiz yolu tekrar yürüyüruz.İstanbul sarhoşlarıyla geceye çoktan başlamış.
Karaköy limanına yanaşmış dudakları şehvet dolu geminin ışıkları her yeri aydınlatıyor.
o da ne.tam arkadaşlardan ayrılacağız limanın yanı başında Gayda İstanbul konseri var.
kültürlerin buluşması hanlar ve pasajlar şenliği
kapsamındaki konsere ayarlasak yetişemeyiz.
iyi denk geldi.gayet şenlikli bir hava var.biraz takılmaya karar verdik.


horoz ölür gözü çüplükte kalır misali gözümüz hala balık ekmekte.
yuh be kardeşim konserde bitti haydi eve.
'sabah 07:00'den akşam 22:00'ye kadar karış karış gezdin İstanbul'u,evde ütü,çamaşır bekliyor' diye kendimi azarladım içimden.ama içimdeki diğer benden karşılık gecikmedi.'oh olsun iyiki de gelmiş,gezmiş,yemişim' diye...