16 Kasım 2009 Pazartesi

Gap ve Halep Gezisi 07-15 Kasım 09 Bölüm-1 Halep

sadece gezi fotoğraflarına bakmak isteyenler için link: http://picasaweb.google.com/leylegihavadagorunce/Halep#

Temmuz ayında Pegasus'un kış tarifesi kampanyasından 15 lira ile 45 lira arası değişen biletler almıştım.Fikret,Ahmet ve ben TRABZON'a gidiş-dönüş toplam 270 lira vermiştik.ADANA gidiş,DİYARBAKIR dönüş biletlerinide toplam 120 liraya aldık.şaka gibi.yani bir uçuş 20 liraya geldi bize.biletleri alırken bir kaç arkadaşı daha arayıp 'hadi alalım,durmayın,kaçırmayın' çağrısı yapmıştım.müsait olanlardan ses geldi.aralık ayı içinde 15 liraya adana gidiş-dönüş bilet aldık.çağrıma 2 gün gecikmeli cevap veren Ülkü ve Cevdet bizim kadar şanslı rakamlara uçamasalarda yine de araba kirası,yakıt gibi giderleri düşününce gelmeye karar verdikleri için karlı bir iş yapmış oldular.
SURİYE TC. vatandaşlarına vize uygulamıyor.bizde 2 günümüzü HALEP'de geçirmeye karar verdik.Pegasus'un c.tesi 6:20 ADANA uçağına binmek için akşamdan herşeyimizi hazırladık.akşam geç saatte Fikret aradı.pasaportunun süresinin uzatılması için karakola verdiğini ama almayı unuttuğunu,almak için elinden gelen herşeyi yapacağını söyledi.pek umudum yoktu.ya Fikret 2 gün ANTAKYA'da takılacak bizi bekleyecek yada HALEP gezisi suya düşecekti.neyse ki gece geç vakitlerde çeşitli yöntemlerle pasaportunu aldığını haberi geldi.böylece gezi için gereken heyecan,daha geziye başlamadan vücudumuzda harekete geçmeye başladı.
sabah Fikret'in bir arkadaşı bizi Sabiha Gökçen'e bırakacak.Ülkü ve Cevdet'le de orada buluşacağız.hava alanına vardığımızda bizim uçuş için son anonsları yapıyorlardı.aralardan geçip işlemlerimizi yaptırdık.Ülkü ve Cevdet gecikmeli de olsa yetiştiler.uçaktaki görevlinin 'bayanlar baylar ve sevgili çocuklar' diye başlayan çok acayip aksanlı anonsu,inişe geçerken torosların üzerindeki karları yakından görmemiz ve Çukurova dikkatimizi çekti.1 saatte ADANA'daydık.aracı ADANA'dan alıp DİYARBAKIR'da teslim edeceğiz.bu transfer dahil araç için 9 günlüğüne 680 lira verdik.
ANTAKYA/REYHANLI-CİLVEGÖZÜ sınır kapısına doğu yola çıktık.otobanda adı MISTIK olan tesisde çay ve börek molası verdik.biraz sohbet edip kabukları yeşil ama tadı süper mandalinalardan aldık.yol boyunca yedikçe yedik.
gezi boyunca harcanacak paralar için bir kasa oluşturmaya ve kasayıda Fikret'in tutmasına karar verdik.bittikçe takviye yapmak üzere ilk etap için kasaya adam başı 300 lira koyduk.kişisel harcamalarımız dışında herşeyi kasa ödeyecek.
REYHANLI'ya geldiğimizde bir bilinmezlik hakimdi.elimde blog yazarları sandaletli seyyah ve yanık ayak'ın SURİYE notları ve oradan buradan duyduğumuz şeyler vardı.
araçla geçebilir miyiz? yada aracı 2 gün sınır kapısında bıraksak güvenli olur mu?,sınırı nasıl geçeceğiz? gibi sorulara yanıt bulmak için herkes bir yere dağıldı.her yerden insanlar gelip bir sürü fiyata transfer önerileri sunuyordu.
birileri gelip tl'yi suri'ye çevirmek için tekliflerde bulunuyordu.başkalarıda arabanızı otoparka alın diye baskı yapıyordu.yani herkes bir şekilde bizim saflığımızdan faydalanıp para kazanmak istiyordu.en sonunda bir araya gelip durum değerlendirmesi yaptık.
kiralık araba ile sınırı geçmek için vekalet gerektiğini öğrenince arabayla geçmekten vazgeçtik.arabayı otoparka bırakmayıp bir polis memurunun güvenlik kamerasına yakın park edin nasihatini dinlemeye karar verdik.
transfer için 5 kişi 100 lira diyen adam yerine 5 kişi 50 lira olan nuh'un gemisinden bozma otobüsü tercih ettik.tl'yi suriye çevirmek için de geçemezsek elimizde patlamasın diye sadece 100 suri almaya karar verdik.sınırda 1tl=3,5 suri.
arabadan sırt çantalarımızı alıp otobüsümüze bindik.sınırın ne SURİYE kısmında ne TC. kısmında hiç bir görevli bilgi vermiyor.öndeki ne yapıyorsa onu yapıyorsunuz.otobüse biniyorsunuz 2 dakika sonra iniyorsunuz,harç parasını yatırıp pul alıyorsunuz,TC.'den çıkış yapıyorsunuz.otobüse binip 3-5km gidiyorsunuz SURİYE'ye giriş yapıyorsunuz.
araç aranıyor.valizler istenirse açılıyor.keyfi uygulamalara maruz kalıyorsunuz.bu kadar işleme bir de havanın sıcaklığını eklerseniz biraz eziyet oluyor.
SURİYE tarafında pasaportlara giriş damgası vurulması için sıraya girdiğimizde arkalardan koşarak biri geldi.hatta kaynak yapmak için kendini zorlayarak önümüze geçti.Ahmet ile ne tipler var gibisinden birbirimize baktık.hemen arkasından aynı tavırla koşup gelen biri yine önümüze geçti.ama öndeki kadar pişkin değildi sanırım bu seferkiyle göz göze geldik.kontak kuruncada rahatsızlığımızı anlatır bir tavırla 'beyefendi önümüze geçiyorsunuz' dedik.
ilk önümüze geçeni göstererek 'o benim rehberim onu takip etmek zorundayım' dedi.rehber mi?bir rehber bu kadar kaba olabilir mi?sanırım yaptığının farkında değil,madem rehber diyalog kurabilirim diye düşündüm.'rehber bey pardon ama önümüze geçtiniz' dedim.yo siz otobüsten indiğinizde ben zaten buradaydım diye yalan söyledi.nasıl olur koşa koşa geldiniz ve önümüze geçtiniz dedim.yoo hayır ama madem bu kadar yerime geçmek istiyorsunuz buyurun geçin diye hafifçe beni çekip öne aldı.kendide yan bankoya geçti.hafif gergin bir rüzgar esti.bizde teşekkürler diyip yerimize geçtik.ama öküz arkadaşa yetmemiş olacak ki etraftakilere bizi şikayete başladı.'geldiler benim yerimi aldılar,üstelik laf ediyorlar' vs. demeye başaldı.zaten ilk yalanından rehber değil de garibanların pasaport işlerini yaparak geçimini sağlayan mafyamsı biri olduğunu anladık.söylenmesi bitmedi bir türlü arkadaşın ve bizde artık dayanamayıp karşılık vermeye başladık.durumun öyle olmadığını anlatmaya çalıştık.ayı hırsını alamayıp tehtitler savurmaya başladı.'akıllı ol olm' gibi salyalar fışkırıyordu ağzından.bizde Ahmet'le yanıt vermeye çalışıyorduk.hatta ayı adam en sonunda 'burası ne Amerika ne Avrupa burası REYHANLI' gibi buradan çıkış yok mesajı verdi.bizde 'nolcak ulan vs.' gibi aklımıza gelen lafları etmeye başladık.insanlar etrafımızı sarıp yapmayın etmeyin diye telkinde bulunuyorlar.toplumsal sağ duyu ile gerginlik yatıştı.o işine bizde gergin gergin otobüsümüze döndük.kontrolden çıkan bir olayla ile sinirlerimiz epey gerildi.sanki bizler avrupa yada Amerika'da yaşıyormuşuzda geldiğimiz yerde herşey çok sistemliymiş gibi yada sanki öküz adam,o memleketleri görmüş geçirmiş gibi kurtlar vadisi tavrıyla 'burası ne avrupa ne amerika akıllı ol' tehtidinin şakasını yaptık bol bol.

haribo'nun diş şeklindeki şekerlerini dişlerimize yapıştırıp yapıştırıp,öküzün laflarını söylemeye çalışıp fotoğraf çektirdik.
SURİYE şehirlerine girince sanki zaman tüneline girip TÜRKİYE'nin 1975-1985 yıllarına gitmişiz gibi olduk.HALEP yaklaşık 40dak. uzaklıkta ama otobüsümüz anlam veremediğimiz molalarla yaklaşık 1,5 saatte HALEP'e geldi.şehire tek renk hakim.toprak rengi ile bej renk arası garip bir renk.gözlerimiz Migros,Metro market,Teknosa yada benzin istasyonu gibi işaret noktaları arıyor ama bulmak imkansız.
meydanda 3,5G reklamlarını görünce bu ne tezatlık diye kafamız karıştı.bize daha 3G yeni olmuşken komşumuzda 3,5G var.
bizdeki dükkanlarda vergi levhaları gibi onlarda da her yerde Başer Esat'ın fotoğrafı var.
her yer toz yumağı içinde.kendimizi etin,şarküterinin,sakatın satıldığı bir çarşısına attık.sonradan öğrendik ki burası 12km.lik kapalı çarşısının bir koluymuş.kokusu kendisine has,uzak doğu filmlerinde gördüğüm sahnelerdeki gibi karmaşası vardı.yol kenarında bağırsak temizleyen insanlardan,balık temizleyenlere,kumaş satıcılarından kuruyemişçiye her türlü renk var.
biraz irkilerek çıktık bu çarşıdan.
sonra dolaşa dolaşa kalesini bulmaya karar verdik.hatta bu amaç için,film çeken bir Türk grubunda figüran olarak SURİYE askeri kıyafeti giymiş birilerini,SURİYE polisi sanıp kaleyi bile sordum.güzel Türkçesiyle tarifinden dolayı şaşırdığımı ve onu SURİYE'li sandığımı anlayan arkadaşlar benimle nasıl dalga geçtiler anlatamam.ben gerçektende onları çekim yapan Türklerin güvenliğini sağlayan SURİYE polisi sandım.
kaleye geldiğimizde tüm turistleri orada bulduk.sürekli önümüzü kesip bizde yiyin,bizde için diyenler vardı.az da olsa Türkçe bilen garsonlarıyla burası Halep'in Sultanahmet'i diyebiliriz.

4 tane tost,1 tane salata,4 tane çay ve 1 tane türk kahvesi söyledik.yaklaşık 45dak. bunların olması için bekledik.tost lavaş ekmeğine yapılmıştı.
salata içinde çatalı rica minnet getirdiler.çay sallamaydı.her şey çakma durumda burada.bu yemek için 650 suri yaklaşık 20 lira ödedik.

biraz para bozdurduk ve gitmek istediğimiz yerler hakkında bilgi aldık.
meydanda bildiklerimizden çok çok tombul cins olan haşlanmış mısırı bıçakla sıyırıp içine karper katan bir satıcı vardı.bizde deneme amaçlı bir tabak aldık.
gerçekten de çok lezzetliydi.
bizim buralarda son yıllarda bardakta mısır furyasını fıs diye bitirecek bir yöntem bence.ama mısırların gerçekten tombul olması lazım.
KAPALI ÇARŞI girişini bulup bıraktık kendimizi kalabalığa.
İstanbul'daki KAPALI ÇARŞI mantığında ama daha kalabalık ve renkli.
bisikletle geçenler,el arabalarında sürekli eşya yük taşıyanlar alış veriş yapmak isteyenleri biraz rahatsız etsede biraz uyanıklıkla keyif alabilirsiniz.
her şeyi söylediklerinin 1/4'ü fiyatına alabilirsiniz.sürekli fiyat kırıyorlar.hatta bazen sen bir rakam söyle diyorlar ve tak diye söylediğiniz rakama bırakıyorlar.tl. olarak da harcama yapabilirsiniz.ilk gün olması sebebiyle pek alış-veriş yapmadık.
KAPALI ÇARŞI otomatik sizi ZEKERİYE CAMİ!sine götürüyor.buradaki en önemli camilerden.
ayakkabılarınızı avlusuna girmeden çıkartmak ve bayanların başlarını kapamaları için fuları olsa dahi yinede yöresel bir entariyi giymeleri gerektiği için caminin içine girmeyip,girmeye karar veren Fikret'in fotoğraflarından yararlanmaya karar verdik.
hava kararmaya başladığından artık konaklayacak bir yer bulmanın zamanı geldi diye düşünüp yine bloglardan öğrendiğim otelleri aramaya başladık.yerel halk gerçekten çoğu şeyden bihaber.en ünlü oteli BARON OTELİ bile bilmiyorlar.belki nasıl tarif edeceklerini bilmediklerinden bilmiyormuş ayağına yatıyorlar.
elimizde çeşitli fiyatlarda oteller var.hepside BARON OTEL denilen HALEP'in en meşhur otelinin etrafında.isimlerini bildiklerimizi bir türlü bulamıyoruz.sürekli dönüp dolaşıp BARON OTEL'in önüne geldik.bir de BARON OTEL'den fiyat alalım dedik.standart odaları kalmamış süit odalarına da 100 dolar fiyat çektiler.oteli gerçekten kendine has kokusu,havası var.
bloglarda okumuştum Agatha Christie'de kalmış otelde.onun romanlarındaki geçen otellerin aynısı.BARON OTEL'den istediğimiz cevabı alamayınca ve bildiğimiz diğer otellerde de yer kalmayınca son olarak yanık ayak blogçusundan öğrendiğim SOMAR OTEL'e gittik.
Müjde Ar filmlerinde geçen oteller gibiydi.yeni abdest aldığı sıvanmış paçalarından belli olan görevliyle tarzanca,ingilice anlaşmaya çalışıyoruz.odalar ya 4 yada 3 kişilik.hiç bir pazarlığa yanaşmadı.ama en uygun fiyatlı otelde burasıydı.en sonunda kızlar erkekler ayrı kalıp 2 odayı kahvaltı hariç 2640 suriye (yaklaşık 90 lira) kiraladık.
odaların şekli,wc,banyo falan hep 1980leri yaşıyordu.gel buraya kitap yaz.otele eşyalarımızı bırakıp HALEP meyhanelerini keşfetmek için çıktık.
SURİYE'nin rakısı ARAK'ı yine blog yazarları sandaletli seyyah ve yanık ayaktan duymuştum.tesadüfen de bizdeki tekel bayisi gibi bir büfe karşımıza çıktı.hediyelik ARAK aldık.sonrada ARAK içebileceğimiz yeri sorduk.ARAK,humus vs. dedik.adam elimizeki kağıda bir şeyler yazdı.bizde o kağıdı sokaktaki insanlara göstere göstere meyhaneyi aradık.tarifler bizi şarküteri dükkanına götürdü.anladık ki adam bize meyhane adı değil mezeci yazmış.
tekrar macera başladı.birileri elimizden tutup bu gece 10-15 kere geçtiğimiz BARON OTEL sokağının başına götürüp bir yerler tarif edip bırakıyor.biz bulamayıp,dönüp dolaşıp aynı yere çıkıyoruz.en sonunda derdimizden anlayan bir amca meyhaneyi tarif etti,hem yazdı hemde haritasını çizdi de aç kalmaktan kurtulduk.
MEYHANE de HALEP'deki her mekan gibi 80'lerdeydi.her tarafı perdelerle kapanmıştı.hatta mekan içinde mekan bile vardı.oturduk.kazıklanmamak için öncesinde anlaşmaya çalıştık.
muhammara,humus,karışık kebap,küçük arak,çerez aldık.servis çok hızlıydı.hijyene takılmazsanız bir sorun yok.etleri lezzetliydi.çiğköfte berbattı sadece.rahatsız edici insanlar yok etrafta.ilk etapta garip garip bakıyorlar.sonra herkes kendi eğlencesinde.
hafiften bir müzikle,fotocu,sigaracısıyla,garsonların kıyafetiyle tam bir MEYHANE havası.garsonlardan biri çat pat TÜRKÇE biliyordu.nereden öğrendiğini sorduk.Almanya'da Urfa'lı kebapçıların yanında tırnaklı pide ustası olarak çalışmış.orada öğrenmiş.neden döndün dedik.çocuklar,hasret dedi.iyi yapmışsın ayrılma çocuklarından dedik.
ARAK içimi,kokusu güzel %52 alkollü bir içki.şerbet gibi akıyor.meyhaneye 2600 suri (yaklaşık 90 lira) verdik.5 kişilik yemek ve  sonradan istediğimiz içkilerle normal bir rakam diye düşündük.
çıkışta her yerde tatlıcılar vardı.muhallebiye benzer sıcak bir tatlıyı kaselere  koyup satıyorlardı.meyhaneci ararken gördüğümüz tatlıcıda tatlı yemeğe karar verdik.bir türlü bulamadık muhallebiciyi.kapanmışda olabilir ama yakınına bile geldiğimizi hiç düşünemedik.en sonunda açık pastane-internet cafe gibi bir yere girip tatlı yedik.hatta biz daha yerken yukarıdaki merdivenleri haldır haldır sularla yıkamaya başladılar.ayaklarımız havada tatlıları bitirdik.5 kişilik tatlıya 200 suri (7 lira) verdik.
SOMAR OTEL'e gidip kızlar erkekler ayrılıp uykuya daldık.otelin yatakları çok rahatsızdı.zaten rahat bir yatak beklentimiz hiç olmamıştı.
saat 7 de Ülkü ile kalktık.erkeklerin eşyalarını almadan kahvaltı için gittikleri yeri görevli tarif etti.ne Ülkü'de ne bende suri yoktu.telefonlarımızda yurtdışına kapalıydı.aklımıza bin türlü terslik getirip adamın tarif ettiği yöne yürüdük.yolda bizimkileri bir köşe başında sağa sola bakınırken bulduk.adam bize tarif ettiği kadar açık tarif etmemiş onlara.üstelik bahsettiği yer kapalıydı.
pazar günü HALEP'te esnaf 12:00'den önce açmıyor dükkanlarını.açık büfe kahvaltı bulduk.5 kişi 1000 suri (35 liraya) anlaştık.kahvaltıda herşey soğanlı yada sarımsaklıydı.peynir ve zeytin fena değildi.poşet çay değilde demleme çayı bir türlü anlatamayıp poşet çayla idare ettik.ekstra çaylaradan olsa gerek çıkarken 1050 suri aldılar bizden.
HALEP MÜZESİNİ gezmeye karar verdik.MÜZE girişinden eşe dosta yollamak için kartpostal aldık.MÜZE çıkışında kartpostalları yazıp postane aramaya başladık.
HALEP halkı anlayamadığım bir cahillik içindeler.televizyonların çoğu uydu olmasına rağmen gençlerde,yetişkinlerde en belirgin yabancı kelimeleri bilmiyor.postane,post,post office diyorsunuz hala yüzünüze bakıyorlar.elimdeki kartpostalları gösteriyorum değişen bir şey yok.dün gece meyhane ararken de lokanta,restorant,arak,humus vs. dedik anlayan olmadı.ingilizce bilen zaten hiç yok.üstelik HALEP SURİYE'nin 2 büyük kentinden biri.Köylerinde bu soruları sorsanız bilmemelerini anlarım ama televizyondan bile kere restorant duymadınız mı komşular.Türkiye'de istiklal caddesinde yada Bakırköy'de bir kaç yaş grubu insanı çevirip rakı,haydari desek sanırım doğru yeri gösterirler.yada elinizdeki kartpostalı yollar gibi işaret yapsanız postaneyi tarif ederler.çok garibimize gitti.
turizm information'dan HALEP haritası edindik.haritada HATAY'ı SURİYE sınırları içerisinde göstermişler.sonra sırf bu ayıp için baktığımız tüm haritalarda durum aynıydı.gittiğimiz yerlerde Türk olduğumuzu anlayınca 'TÜRKİYE SURİYE gardaş,komşu,şükran' diyip ellerini Özal selamı diyebileceğim şekilde birleştirip sallıyorlar ama HATAY'ı da kendi sınırlarında göstermeye utanmıyorlar.postanede de aynı Türk dostluğuyla karşılaşıp oteli boşaltmak üzere SOMAR OTEL'e geri döndük.
yolda değişik bir yöntemle kahve satan bir dükkandan kahve içitik.filtre kahveyi elle sıkıştırarak içmeye hazırlıyorlar.ilkel bir ekspresso makinasıydı.bir kaç yudumluk,sıcak ve acıydı.5 kahve 70 suri (2,5 lira) tuttu.
dünküne benzer tatlılar satan yerlerden geçerken birerde tatlı yiyelim dedik.bu sefer 140 suri (5 lira) verdik tatlılara.
hızla SOMAR OTEL'e döndük.dün resepsiyonda bir kuruş bile inmeyen paçaları abdest almak için sıvamış abi bize çay içmeyi ikram etmek istedi.demleme olacaksa olur dedik.gerçekten de bir demliğin içine sıcak su ve çay eklemiş şekilde çayı getirdi.
otelin kapalı avlusunda etrafımızı seyrede seyrede birer bardak içip kendimizi alışveriş yapmak ve kaleyi gezmek için dün geldiğimiz yollara attık.
niyetimiz öğle saatlerinde dün bizi bırakan otobüse binip REYHANLI'ya dönmek.
KAPALI ÇARŞI'ya acele acele giderken Ülkü'nün MARDİN'de çok meşhur dediği mavi badem şekerlerinden gördük.biraz yemelik aldık.
sonra ben ayçekirdeği içi gördüm.temiz ve fiyatınıda uygun bulunca aldım.yavaş yavaş üzerimizdeki surileri de harcamaya yönelik alış-verişler yapmaya başladık.Ahmet farklı olarak kendine entari aldı.adam Türk lirası olarak 50 lira dedi.biz yok çok pahalı dedik.ne verirsin dedi 20 çıktı ağımızdan.'al senin olsun' dedi.o zaman uzun kollusunu alırız dedik.itirazsız verdi.genelde bu şekildeydi alış-verişler.
hediyelik kıyafetler,takılar aldık.dönüş yolunda yemek için 250 suri'ye (9 lira) çok kral çerez aldık.
çok duyduğum FALAFEL satıcılarını tok olduğumuz için bir bir geçiyorduk.FALAFEL bir çeşit bulgurlu köfteyi halka yapıp kızartıyorlar,lavaşın içinde parçalıyorlar,marul,domates,salatalık son olarak da tahinli bir sos ekleyip dürüm yapıyorlar.ayranla tercih ediliyor.her FALAFELCİ öğle saatlerinde tıklım tıklım oluyor.çok ucuz ve doyurucu olduğundan genelde beden gücüyle çalışanlar tercih ediyor.
HALEP KALE'sine geldiğimizde SURİYE'lilerin 50 yabancıların 150 suri'ye (5,25 lira) kaleyi gezebileceklerini gördük.buraya kadar gelmişken girelim,bu uygulama her memlekette var dedik.uzun zamandır kale gezilerinden bu kadar zevk almamıştım.genelde kalelerin içi boş olur.bu o kadar da boş değildi.kale çok büyük,tüm şehir ayaklarınızın altında.dürbünümüzle biraz etrafa baktık.
HALEP evleri 1-2 katlı ve hepsi aynı renk.
HALEP KALE'sinden çıktıktan sonra otobüsü yakalamak için taksiye binmekten başka çaremiz kalmamıştı.ana yola doğru hızla yürümeye başladık.burada trafik çok hareketli ve berbat.ne olursa olsun öndeki bir araba frene azıcık dokunsa arkadaki tüm arabalar klakson çalıyor.asla yayaya yol vermiyorlar.birbirlerine çok yakın geçiyorlar.öyleyken hiç bir kazaya rastlamadık.
ara yollardan geçerken FALAFELci gördük ve denemeye karar verdik.5 FALAFEL ve 5 ayrana 250 suri (8,75 lira) verdik.tam amele yemeği.
FALAFEL'leri her yerimizi batıra batıra yerken artık taksiyede binsek işe yaramayacağını anladık.
bir zamanlar tedavi amaçlı kullanılan BİMERİSTAN denilen bir mekan dikaktimizi çekti.burayıda gezmeden gitmeyelim dedik.akustiği güçlü,ortada avlusunda havuz bulunan yapıda biraz oturduk.
hala hızlı hızlı otogar'a gitmeye çalışıyoruz ama bu seferde önümüze 'SABUN FABRİKASInı gezebilirsiniz' diye bir yazı çıktı.orayada uğrayıp hızlı bir gezi yaptık.
Buradaki tüm SABUNların önce başka SABUNlarla yıkanması gerekli gibi bir hisse kapılıyorsunuz.her yerde sabunlar,yağlar,tozlar.SABUN imalathanesi böyle ise diş macunu,tuvalet kağıdı imalathanesini görmek istemiyorum.
artık bizi bırakan otobüs ile dönme ihtimalimiz kalmadı.bu gün pazar SURİYE'lilerin saat 13:00 gibi iş yerlerine gittiklerini düşünürsek akşamda erkenden işi bırakabilirler.
bu akşam dönüş yapamazsak tekrar otel aramak zorunda kalacağız.o yüzden garaja kadar taksiye binme kararı aldık.
HALEP trafiğinden daha önce bahsetmiştim.bir taksi bulduk ve atladık 5 kişi.garaja gideceğimizi söyledik,haritada gösterdik,otobüs işaretleri yaptık.şöför anlamış olacak ki gaza bastı.araba gayet eskiydi.ama korna yeri sanki arabadan daha da eskiydi.artık kullanılmaktan delinmiş,oyuğun içinden korna gözüküyordu.enerjik turistler gibi arabanın içinde fotoğraf çektirdik.
taksiden inerken bizi dün bırakan otobüsü gördük.koşup yetişmeye çalıştık ama o otobüs yarın sabah 5'te REYHANLI'ya dönecekmiş.tekrar REYHANLI'ya taksi tutmaya karar verdik.taksi işlerine bakan adamlar arap asıllı Türkler.adam başı 500 suri toplam 2500 suri (87,5 tl) diyorda başka bir şey demiyor adam.gelişi 50 tl.'ye yaptık falan diyorum yemiyor.uğraş didin dediğine geliyoruz.yaşlı,iyi niyetli bir amca bizi REYHANLI'ya bırakacak.geldiğimiz yoldan dönüyoruz.
hava yavaş yavaş kararıyor.SURİYE kısmında çıkış için pasaportları onaylatıyoruz.tampon bölgedeki FREE SHOP'a dalıp hiç aklımızda olmayan cep telefonu,ucuz sigara,parfüm ve makyaj malzemesi gibi şeyler alıyoruz.şöför amca bizi çok almamamız konusunda uyarıyor.
fazlasını polisler alıyormuş.buradan geçen insanlara her iki tarafın polislerinin,askerlerinin yaptığı zulmlerden bahsediyor.insanlara yaptıkları keyfi uygulamaların sürekli değişiklik gösterdiğini uyum sağlayamadıklarını bu yüzden buralarda rüşvetin kaçınılmaz olduğundan konuştuk.TÜRKİYE tarafına geldiğimizde yalaşık 40-45 dakika sırada bekledik.önümüzdeki arabanın sürücüsü camekanlı bir bölüme aldılar.pantolonunu çıkarttırdılar.bizde arabadan görüyoruz manzarayı.adamın bacaklarının,belinin etrafından sigaralar çıktı.sonra adamın eline tornavida verdiler.gidip kendi arabasındaki gizili bölmeleri açıp oralardan da sigaralar,toz şekerler falan döküldü.sıra bize geldiğinde bizide didik didik ararlar ve hediyelik arakları alırlar diye düşünüyorduk.başka bir polis bize hoşgeldiniz dedi.öğrenci olup olmadığımızı sordu.bizde 'hiç öğrenciye benziyor muyuz?' dedik.fotoğraf çekmek için gittiğimizden bahsettik.fazla sigara,alkol yada sakıncalı bir şey var mı dedi.sadece birer şişe ve birer karton dedik.şöföre daha sert aynı soruları sorup eşyalarını karıştırdı.dağınık bir şekilde bırakıp geçebilirsiniz dedi.filmlerdeki manzara gibiydi durumlar.sulhte böyleyken acaba savaşta falan buralarda neler döner kim bilir.arabamızın oraya götürdü amca.parasını verip helalleştik.HALEP gezisini 5 kişi 11100 suri (350 TL.)'ye yapmış olduk.
telefonumuzu açıp hemen HATAY öğretmenevini arayıp hemen geleceğimizi söyleyip 3 oda ayırttık.yaklaşık 1 saat sonra odalarımıza yerleşip yemek yemek için dışarı çıktık.hepimiz KÜNEGE,İÇLİ KÖFTE diye inliyorduk.hava hafif bir kıyafetle gezilecek kadar ılıktı.pazar akşamı olmasına rağmen sokaklar cıvıl cıvıldı.en iyi künefeyi bulmak için bize söylenen KRAL KÜNEFE'yi aramaya başladık.yolda 3 genç arkadaşa 'burada en güzel KÜNEFE nerede yenir?' diye sorduk.3'ü de başka yeri söyledi.hatta aralarında tartıştılar bile.Mehmet Yaşin'in Lezzet Durakları kitabında bahsettiği SULTAN SOFRASI'nı bulup şansımızı İÇLİ KÖFTEde deneyelim dedik.SULTAN SOFRASI da bu gün kapalıymış.peki buralarda güzel ve uygun fiyata nerede bir şeyler yeriz dediğimizde karşı komşusu kebapçıyı tarif etti.denemeye karar verdik.gerçekten de 10 numara kebapaları,mezeleri,salataları vardı.5 kişi yaklaşık 5 kebap,meze,içecek ve salataya 36 lira verdik.HALEP fiyatları devam ediyordu.buralarda humus,acılı ezme ve yeşillik ikram olarak masaya geliyor.gayette lezzetli.müessesenin sahibi olduğunu söyleyen genç bir arkadaş fotoğraf merakından bahsetti.arkadaşlarda biraz bilgilendirdi.deneme için hepimizin fotoğraf makinasıyla resimlerimizi çekti.iyi de oldu böylece hepimizin fotoğrafı bir karede olmuş oldu.
KÜNEFE için sokak girişinde gördüğümüz FERAH KÜNEFE'ye gittik.
KÜNEFEnin yanında çay içmek istedik ama buralarda böyle bir uygulama yok dediler.aslında müşteriyi kırmamak adına yan taraftaki kahveden gidip alabilirler.
hem müşteri kırmamış memnun etmiş hem de biraz daha fazla bahşiş hak edebilirler.ama böyle zihniyetler çok yavaş gelişir böyle yerlerde.
bizde keşke yapsaydınız gibi temennilerde bulunduk.KÜNEFE İstanbul'da yediklerimiz kadar sıcak değil daha ılıktı.künefeye ve bu tarz tatlılara çok düşkün olmayan bana göre gerçekten daha lezzetliydi.
biraz mekanın fotoğrafını çektik.KÜNEFECİ amcanın bize verdiği artistik pozların aynısını duvarda resmi bulunan amca vermiş.bu dükkanı kuran babasıymış.zaten bunu söylemese de anlamamak çok zor değil çok benziyorlar.4 KÜNEFEYE 12 lira verdik.
ÇAY nerede içilir sorumuza karşıda diye sokakta ÇAY,sahlep satan tezgahı gösterdiler.tezgahın etrafına küçük tabureler ve sehpalar koymuşlar.gençler kızlı erkekli sohbet edip sahlep içiyorlar.bizde hem sohbet edip hem de demlenmeye başladık.bir sürü ÇAY içtik.hesap 3 lira geldi.şaka gibi.
HATAY Öretmenevine giderken artık soda şart oldu.yarın sabah kahvaltıda yada yolda yemek için KEREBİÇ denilen buraya özgü kurabiyelerden aldık.yarın sabah pek oyalanmayıp YESEMEK-GAZİANTEP'e doğru harekete geçeceğiz.1,5 ay sonra 3 günlüğüne 7 kişi HATAY gezimiz olacak.öğretmenevine 5 kişi oda+kahvaltı 150 lira verdik.HATAY gecesi 5 kişi 200 liraya geldi.
odaya gidip uzun hafta sonunu,başımıza gelenleri,HALEP'i konuşup,sodalarımızı içtik.biraz kitap okuyup,tv izleyip uykuya daldık.
(yarın YESEMEK-AÇIK HAVA MÜZESİ,GAZİANTEP kent gezisi planımız var.bu gezi güncesini bölüm-2 de bulabilirsiniz)

2 yorum:

ssbb dedi ki...

Güzel bir yazı olmuş teşekkürler, ben de gelecek hafta yapmayı planladığım seyahat için sizin notlarınızdan faydalandım:)
Ferah Künefe bir numaradır, yeri çok güzel olmasına karşın yıllardır künefe dışında bir şey satmıyor.
Bir de sürahide su var, bedava.

kerwane dedi ki...

seyahetlerde ben zaten sizin notlardan faydalanıyorum :) minik bir katkım varsa ne mutlu.bir gezide karşılaşırız belki.yorum için teşekkürler ve esenlikler.