27 Eylül 2008 Cumartesi

Bayram Seyahati Dizisi 26 Eylül - 05 Ekim-2.bölüm

2. Bölüm - Akşehir,Konya,Meke Gölü,Tuz Gölü
sadece gezi fotoğraflarına bakmak isteyenler için link:
http://picasaweb.google.com/leylegihavadagorunce/AksehirKonyaMekeGolu#
http://picasaweb.google.com/leylegihavadagorunce/TuzGolu#

Akşehir:zamanda yolculuk gibi bir şey yaşayacağımı düşünürdüm Akşehir'e gittiğimde.ben küçüleceğim evler kocaman kalacak,sokaklarında arkadaşlarım,okulum hepsini seyredeceğim.sanki ben nasıl Akşehir ile buluşmak için yıllardan beri sabırsızlanıyorsam Akşehir'de benimle buluşmak için hazırlık yapıyor sanırdım.öyle değilmiş.ben kocaman Akşehir küçücük kaldı.bu hep böyle olurmuş meğer.
yıllar evvel mezun olduğumuz okullara giden arkadaşlarımda aynısını söylerdi bana.'orasının rüyalarına girmesinin sebebi yaşadığın anlar,kişiler.yaşadığın,gezdiğin yerlerin eskisi gibi olmaması acı verir' derlerdi.doğruymuş aynısıda Akşehir'de bana oldu.
çocukluğumda bana uzak gelen çarşısını,yılda bir gittiğimiz mesire yerlerini,oturupda doya doya dondurma yiyip gazoz içemediğim çay bahçesini kısacası ufacık yüreğimde ukte kalan yada o yıllarda gittiğimde 'işte bu gün büyük gün' dediğim yerlerine gittim.
kendinden büyük kardeşleri olanlar bilirler.abilerin ablaların gittiği yerlere özenilirdi.hep onlarla gitmek istenir.onlarsa çok nadir bizi götürürler,genelde bize hissettirmeden kaçarcasına sıvışıp giderlerdi.çocuk aklımızla kin besler 'gideceğim ulan bende bir gün oraya göreceksiniz' diye andlar içerdik.ama büyüyünce o yer ya japon pazarı olur,ya siz taşınırsınız yada o zamanki havayı yaşayamazsınız.gerçektende benim hayatımda böylesi yeri olan bir pastaneye gittim Akşehir'de.en kral yerine oturup supangle söyledim kendime.afiyetlede yerken ablama gösterip hava atmak için de bol bol fotoğrafını çektim kendimin.aynı tat mıydı?supangle evet,ruh hayır.
Akşehir geçerken görülesi yerlerden.gölden bahsetmiyorum kurumuş gitmiş.artık yeni haritalardan bile siliyorlar zavallıyı.içim yanıyor.bu sadakatsizliğin,bu ihanetin parçası hissediyorum kendimi.Nasrettin Hocası gayet turistik.
Konya:Akşehir'de 6 yıl kaldım fakat Konya'ya hiç gitmedim.gitseydim de bir şey anlamam çok zor olurmuş o yıllarda.Konya bence olgunun üstü bir şehir.dingin,Mevlanadan ve tarihinden kaynaklı sanırım bir oturaklılığı,ağırlığı söz konusu.sanki yollarında ney sesleri yükselecek.

Mevlana türbesi görülmeye değer olmakla birlikte çok çok kalabalıktı biz gittiğimizde.hiç bir yere bakamıyorsunuz,ne kadar sukuneti korumaya çalışsalarda hep bir uğultu söz konusu.görmek için o kadar heveslendiğim Mevlana Türbesi'nde bir an evvel çıkmak için kestirme yollar arar halde buldum kendimi.
Yeme-İçme:Konya mutfağına tek kelime edecek babayiğit henüz olmamıştır eminim.biz Mehmet Yaşin'in Lezzet Durakları Kitabındaki tavsiyelerine uyduk.Kadınlar Pazarında aradığınız hatta aramadığınız peynirden bitkiye hey şeyi bulmak mümkün.

Köşk Restorant şehir merkezinden biraz uzak.yürüyerek sabırla arayın bulun burasını.her şeyiyle mükemmel.ağır abi restorantlarından ama rahat olun her türlü yemeği bulabileceğiniz doğru adrestesiniz.
3-4 saat kadar yürüyün kendinizi etli ekmeye hazırlayın ve haydi Cemo'ya.Cemo bir çok şubesi olan etki ekmekçi.lök gibi midenize oturan hamuru yok.yedikçe yediren bir lezzete sahip.sonra ne yaparsınız Meram'da şişkinliğinizi gidermek için Niğde gazozu içerken bir yandan da şehiri ve güneşin batışını tepeden seyredersiniz.
Konya bölgesine has yöresel adı Termiye,Antalya tarafında da Tirmis denilen google'daki aramalarım sonucunda yahudi baklası adınıda alan bir tür yemişin mutlaka tadına bakın.haşlanmış nohut,fasülyeye benzeyen görüntüsü var.kabuğunu çıkartıp atıyorsunuz ağzınıza.biraz tuzladıktan sonra avuçlar dolusu yersiniz.hani çekirdek yenir ya işte benim ufaklığımda oyalanmak için Termiye yenirdi.Beyşehir Gölü civarlarında yetiştirildiğini ve yediğimiz halini alana kadar baya zahmetli olduğunu biliyorum.bilenin bildiği,meraklısının keşfedeceği türden yiyeceklerden.
Konaklama:Konya'da iş için giden insanların kaldığı fazla beton ve fazla pahalı oteller var.madem beton bi yerde kalacağız en ucuzunda kalır artan parayla bol bol etli ekmek yeriz düşüncesiyle Turizm Otelcilik Lisesinin Uygulama Oteline gittik.yol üstü güvenilir olduğundan emin olduğumuz bu oteller bir çok ilde var.bizim için konaklama demek temiz,sıcak suyu olan,mevsimine göre klimalı,güvenilir ve bunların hepsinin uygun fiyatlı olması demek.herkesede uygulama otellerini tavsiye ederim.
Meke Gölü Konya Karapınar'da dünyaya küsmüş,gözünün kenarında bir damla yaşıyla,yolu buralara nadir düşen insanları hala kucaklar durumda.her göl gibi Meke Gölü'de gözümüzün içine baka baka yok olan göllerden.görüntüsü kafalardaki göl kavramını değiştirecek cinsten.


sönmüş bir volkan kraterinin su dolmasıyla oluşan ortasında tepeli adası olan bir göl.güneşin doğuşunda batışında ayrı masal anlatacağına eminim bu gölün.o taraflara yolunuz düşerse yok olmadan görmenizi tavsiye ederim.bu göl bana Moğolların 'ıssızlığın ortasında' şarkısını hatırlattı...
Tuz Gölü:bir elimde bu gezi için internetten araştırdığım yazılar diğer elimde harita var.Konya'dan Şereflikoçhisar tarafına hareket halindeyiz.araştırmalarımda 'gökyüzü sanacaksınız Tuz Gölü'nü,gözleriniz kamaşır beyazlığından' yazıyor.dökümanlarda buz ocaklarının gölle,gökyüzüyle oluşturduğu nefis görüntüler var.etrafımızda sürekli böyle görüntüler arıyorduk.ama bir türlü bizi şok edecek görüntüyle karşılaşamadık.

tur otobüslerinin durduğu yere geldiğimizden esnaftan aldığımız bilgi bizi kendimize getirdi.dünyada ki her doğal güzellik gibi Tuz Gölü'de sessizce bizlere,sahneye veda edip derin uykuya çoktan dalmıştı.yerini ise kahverengiliklere yer yer kurumalara bırakmıştı.

o zaman işte telaşa kapıldım,o zaman içime düştü bu blog,bu gezme isteği.daha kuruyacak nereler var görmediğim.hayatım boyunca yok olmadan görebileceğim,koruyabileceğim kaç tane dere,göl,orman,canlı var.onları bulup sadakatimi göstereceğim.yok olanlarada insanlığın ne kadar acımasız olduğunu hatırlamak için gideceğim tekrar tekrar..
bir umut ısrarla esnafa görselleri gösterdik 'bak biz bunları arıyoruz ne tarafa gitmeliyiz' diyoruz.'yok öyle şeyler artık.bu resimler 10 yıllık falan olmalı' diyo.

aklıma Sadri Alışık'ın bir filminde mahkeme sahnesinde elleri tahta parmaklıklarda,gözleri hakime yalvarırcasına bakan sahnesi ve hepimizin bildiği o repliği geliyor.
'buda mı gol değil hakim bey,buda mı gol değil'...

Hiç yorum yok: