5 Ekim 2009 Pazartesi

İstanbul'da Paralel İki Rotanın 2.si


yazının giriş bölümü 1.rotanın aynısı desem de 2.rotanın tarifine başlasam mı acaba?evet evet öyle yapayım.bu rota daha şenlikli tekrar tumturaklı girişler yapıp da yormayayım yorulmayayım.
2.rota aynı yerden başlar.Sultanahmet'den Gülhane yada Cağaloğlu yokuşlarından Eminönü'ne ulaşırız.Eminönü,Mısır Çarşısı,Küçük pazar minik gezilerinden sonra Galata Köprüsünden Karaköy'e bağlanırız.

Karaköy'de balık pazarında bir piyasa araştırmasından sonra akşam dönüşte almak üzere kafamızda balıkları ve dönüş saatini netleştirip yürüyüşün gerçek etabına başlarız.

bazen Karaköy'den yokuş yukarı Kuledibi,İstiklal Caddesi,Taksim Meydanı,Gümüşsuyu'ndan Dolmabahçe Sarayı'na gideriz.Dolmabahçe Sarayı çaybahçesi olmazsa olmazımızdır.Zamanlama olarak tam mola gereken zamanda çay bahçesinde oluruz.
çoğu zamanda Taksim yönüne hiç sapmadan Karaköy Güllüoğlu'nda ufak tatlı molası verip outdoor mağazalarına baka baka tramvay yolunu takip ederiz.Tophane,Fındıklı,Kabataş derken yine Dolmabahçe Sarayı içindeki çay bahçesine gireriz.
geldiğimiz bu yol bizim için çok keyiflidir.farkında değilizdir ama aramızdaki bir çok anlaşmazlıkları bu yolda halletmişizdir.birbirimizi en iyi bu yürüyüşlerde anlamışızdır.abartılı olmasın ama evliliğimiz bu yolda olgunlaşmıştır.ilişkimizdeki pürüzleri halletdiğimizi farkettiğimizde de dertleşmişizdir.ayrıca en çok dedikoduyuda bu yolda yapmışızdır.
bu rotayı hayatımıza uyarlayacak olursak Sultanahmet-Dolmabahçe sarayı arası biz olduktan sonraki hayatımızı,ailelerimizi,arkadaşlarımızı anlatır.

aslında severek evlenen çiftlerde bazen problemleri çözmek bu kadar kolay hal alabiliyor.ihtiyacı olan denemeli.tabii partnerinizde bundan keyif almalı.

çay molasından sonra daha keyifli ama birazda kalabalık Dolmabahçe-Beşiktaş yolu bizi bekler.turistler,varoşlardan kopup kızlara bakmaya gelen canti oğlanlar daha çoktur bu yolda.onlara bakar aramızda eğleniriz.en ilginç tipi kim bulacak yarışı başlar.










bu yolda da gençliğimiz,biz olmadan önceki hallerimiz,çocukluk hayallerimiz sohbet konumuzdur.en saf çocukluk anılarını itiraf ederiz.sonra biraz dünya görüşlerimizden,siyasetten,tarihten konuşuruz.yani biz memleketi sadece rakı sofrasında kurtarmayız.yolun bu bölümüde daha bireysel açınımlar içerir.
Beşiktaş'ta genellikle çarşı içine uğrarız.balık pazarında Karaköy'de ki fiyatları karşılaştırır balık olayını netleştiririz.
bir simit veya meyve ile biraz nefsimizi körleriz.eğer karnımızı doyurursak balık alma isteğimizde geçer.alsak bile tok karna yiyemeyiz diye birbirimizi çok yememek konusunda uyarırız.

eğer canımız çok çekerse kazanda birer birada güzel gider.

Ortaköy'e yöneldiğimizde acaba yıldız parkındaki şark kahvesine mi çıksak yoksa Ortaköy'deki takıcılara mı baksak diye oylama yada yazı tura atarız.işte nereye gidiyorsak gider dönüşte bazen balık fikrinden vaz geçer film almaya karar veririz.

bazende saat erkense yine yürüyerek Karaköy'e gider balığımızı alıp bir an evvel eve dönmek için yoksa yorulduğumuzdan değil tramvaya bineriz.

yürüyüş odaklı bu gezimizi yağmur çamur demeden canımızın istediği her haftasonu yaparız.bir çok insan için şehir içi yürüyüşü gereksiz ve saçmadır.evet egzos kokusu çektiğimiz anlar da oluyor.ama bizim gibi yürümeyi seviyor ve haftasonu doğa yürüyüşlerine gidememişseniz hatta yapacak bir işiniz yoksa bir kere denemenizi tavsiye ederim.
köprü üzerinde sahilde balık tutanları,parkta oynayan çocukları,çay bahçelerinde yada banklarda koklaşan sevgilileri,turisti,esnafı gördükçe yaşadığımız şehir nefesini hissetirir bize...
not:eksik fotoğraflar ilk fırsatta yazıya eklenmeli hata telafi edilmeli

Hiç yorum yok: