16 Mayıs 2011 Pazartesi

Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Beypazarı 14-15 Mayıs 11

gezi fotoğrafları için:https://picasaweb.google.com/109202762451980293265/BeypazarAnkara#

ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ kaç zamandır istediğimiz yerlerdendi.trenle mi? arabayla mı?yazın mı? güzün mü? derken yeter diyip bu hafta gidiyoruz dedik.dostlarımız Nilüfer ve Murat'da çağrımıza ses verip bize katıldılar.
gece 03:00 gibi onları evlerinden alıp yola çıktık.
ANKARA ne kadar uzak olabilir ki? maksimum 5 saatte varırız diye düşünürken 8 saatte ANKARA'ya girebildik.
İSTANBUL çıkışında ki MEHMETÇİK TESİSLERİ'nde çay ve börek molasıyla başladı maceramız.6 TL.
sonra DÜZCE'de bir çay içelim diye durduk.burada da suratları deformasyona uğratıp komik hale getiren bir makinaya takıldık.işleri yüzünden gelemeyen Fikret'e devrik cümlelerle yazılmış,hızlı okuyunca hiçbir şey anlaşılmayan bir süs aldık.7,5 TL.
KÖROĞLU tesislerinde mola verme niyetimiz yoktu ama bu seferde tuvalet ihtiyacımızdan vakit kaybettik.tabii çay içmeyi de ihmal etmedik.5,5 TL.
son molamızı da yakıt için verdik GEREDE'de.160 TL.
böylece 4 mola ile 8 saatte ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ'ne giriş yaptığımızda saat 10:30-11:00 civarıydı.
ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ girişinden 4 tane Guide aldık.5x4=20 TL.
Guide iyi bir uygulama.Fakat müzeye girer girmez ilk heves her numaraya basıyor insan.müzenin sonlarına doğru da benim gibi ortalama hafıza ve zekaya sahipseniz, yorgunluğunda etkisiyle hepsi bir birine giriyor.artık dinledikleriniz pek bir şey ifade etmiyor.o yüzden seçici davranıp merak ettiklerinizi dinlemeniz tavsiye olunur.
Müzeler haftası sebebiyle müze saat 32:00'e kadar açıkmış.fakat 'müze kaçta kapanıyor' diye sorduğumuz ilk görevli bize 11 yanıtını verince sadece 1 saatimiz var diyip sağa sola saldırdık.sonra 'bir cumartesi günü,bir müze neden saat 11'de kapanır' diye isyan edip bir görevliyle temasa geçtik ki orada aydık hepimiz.gece 23:00'e kadar açıkmış müze. rahatlayıp aheste aheste takıldık.
Müzede çok fazla eser var bu güzel yanı.fakat müze bu eserler için küçük kalmış.yani çok fazla iç içe geçmiş dönemler var.insan neyi gezdiğini,neyi atladığını bilemiyor.bu da kötü yanı.fakat gitmeden evvel bir arkadaşıma bu müzeyi görüp görmediğini sormuştum.o da 'gittim fakat fazla bir şey yok' gibisinden konuşmuştu.sanırım o yanlış bir müzeyi düşünerek böyle konuştu.yoksa dediğim gibi o kadar fazla eser gördükten sonra algı limitleriniz hayli zorlanıyor.
çıkışta müze mağazasına uğrayıp harika heykeller aldık.daha da alırdık ama bir yerlerde durmamız gerektiği aklımıza geldi.müzeden çıktığımızda saat 14:00'dü.
müzenin yakınlarındaki HACI BAYRAM CAMİİ'sine gittik.cami çok faaldi.burasının tarihi değerine bakmak oldukça zor.içeri girmek hüner istiyor.üstüne üstlük elimizdeki çekirdekler için uyarı aldık.evet yediklerimizi organik diye düşünüp yere atıyorduk.uyarı yersiz değildi ama yurdum insanının cami olunca çevreci kesilipte normal şartlarda her haltı yemesi ağarımıza gitti. gençten bir çocuk 'burası kutsal bir mekandır lütfen yere atmayın' dedi.bizde peki dedik.(aşağıdaki fotoğraf bize ait değildir)
HACIBAYRAM CAMİİ'sinin içini gezemediğimizden yazacak çok şeyim yok.ama etrafındaki dönerci hakkında bir iki kelam edebilirim.
NAZIM USTA'nın ufak mekanında döner yedik.gayette güzeldi döneri.ben cacık da yedim.arkadaşlar ayran içti.mekan kalabalıktı.esnaf lokantası tarzında servis vardı.hayatımın döneri diyemem ama kusurda bulamadım.54 TL./4 kişi
bu gezimizde gıcır navigasyonumuzdan votka alabileceğimiz marketleri taratıp MİGROS'a gittik.kasada hiç MİGROS'a yakışmayan tipler vardı.sanki burası hastane kantini,onlara da MİGROS zorla satış yaptırıyordu.MİGROS 70 TL.
BEYPAZARI'na yaklaşırken yıllar önce Özkan arkadaşımızla durduğumuz çeşmenin başında durduk.çok rüzgar vardı.biraz oyalanıp tekrar yola koyulduk.
BEYPAZARI'na bozulmamış olmasını temmeni ederek girdik.hala aynı,hala gözbebeğim burası benim.
otelimiz MEVALARIN KONAĞI'na  yerleşip hemen közde kahve içmeye gittik.bu arada ben Nilüfer'e GÜMÜŞÇÜLERİ göstermeye başladım bile.
Beyleri bir birahanede bırakıp soluğu GÜMÜŞÇÜde aldık.yıllar evvel geldiğim GÜMÜŞÇÜnün yeri değişmiş olsa da bulduk.zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık.meğer 1,5 saat geçmiş Ahmet ve Murat yanımıza gelmiş bile.bir bizim halimizi gördüler,bir satıcının halini,bir de dışarı baktılar hava kararmış.'haydi kim ne alıyorsa alsın kızmak,darılmak,hesap sormak yok' dediler.ohh bizde kıyamadığımız tüm ürünleri alıp satıcıya saygılarımızı sunup çıktık mağazadan.Ahmet'de kendine 1 çift küpe aldı.toplamda dişe dokunur bir para vermiş olsak da tek tek bakıldığında fiyatların çok uyugun olduğunu bilmelisiniz.şımarık şımarık gene gitsem,gene alırım diyeceğim.
MEVALARIN KONAĞINA geze geze giderken içkilere meze olsun diye çağla ve erik aldık.10 TL.
MEVALARIN KONAĞI'na geldiğimizde sokakta ses ve ışık düzeninin kurulduğunu gördük.bir düğün yada kına gecesi bu akşam bize eşlik edecek belli.ee yer ANKARA olunca bu eğlenceyi kaçırırmıyız.bizde kıyıdan kıyıdan eğlenceye ortak olduk.sonradan anladık ki düğün değil asker uğurlamasıymış.Ahmet oynayanları fotoğraflarken düğün sahibiyle sohbet etmiş.hanımlarıda alın yemek yemeğe eve gidelim teklifi gelmiş.utandığımızdan nazikçe red ettik.ama aklım düğün yemeğinde kalmadı değil.
sezon çok açılmadığından yemek yenecek yerler erken kapatıyor.ne tekim övgülerle bahsettiğimiz TAŞ MEKTEP kapalıydı.Nilüfer ve Murat için MÜNSİR KONAĞI diye bir yere girdik.Murat SAC TAVA istedi.Nilüfer'de BEYPAZARI GÜVECİ sipariş etti.bizde ortaya YAPRAK SARMA söyledik.gelen SAC TAVAdaki etler çok sertti.BEYPAZARI GÜVECİ'nde et bulmak ise bir mesele.neyse diyip bu yemek için 30TL. verip çıktık.
sadece erkeklerin katıldığı düğün iyice şenlenmişti.bizde hafifiten oynayarak,fotoğraflar çekerek ve bahçede zulalı votkalarımızı yudumlayarak eğlenceye katıldık.
asker adaylarına,kadın kılığına girmiş arkadaşları neşe kattı.baya baya kadın kıyafetleri, edalarıyla harika oynadılar.
askerlere kına yakıldı ve eş dostları para taktı.bizde bir katkımız olsun diye para takalım dedik.Ahmet bizim paraları askerlere takmaya giderken bir abi Ahmet'i kolundan tuttu.'illa oynayacaksın' dedi.Ahmet'de kıramadı ve 10-15 dakika kadar pistte ANKARA havası oynadı.hatta bir yandanda org çalan çalgıcının mikrofunundan tiyolar bile aldı.org çalan abi Ahmet'i kastederek 'gözlüklü dik oyna,kolları kıvır,hah şimdi oldu' gibi destekte bulundu.
gece 12:00 olunca çalgıcı 'benden bu kadar,düğün sahibi polislerle konuşsun,çal derse çalarım' dedi.polisler izin vermeyince gençlerin arkadaşları biraz itiraz etti.sonuç gece son misketle kapandı.bizim de kafalar leyla oldu.
son kadehleri odada attık.kafamızda,dilimizde hep ANKARA havası.coştukça coştuk.bana sorarsanız Türkiye'nin her bölgesi oyuna meraklı ama ANKARA'lıların Trakyalılarla yarışacak kadar oynama istekleri var.neşeliler,samimiler,doğallar.
sabah olduğunda otelin güzel bir kahvaltısı olduğunu keşfettik.yöresel şeylerin yanında çeşitleri kaliteliydi.uzun uzun kahvaltı edip sokaklara vurduk kendimizi.öncesinde MEVALARIN KONAĞI'ndaki hesabımızı kapattık tabii ki.35 TL/kişi
sokaklarda akın akın tur otobüslerinin geldiğini görünce ne alıyorsak alalım buradan kaçalım dedik.
hızlıca peynir,kuru sebzeler,baklava,erişte,BEYPAZARI KURUSU,tahta kaşık,tarhana ve bolca BEYPAZARI 'na özgü bez aldık.
BEYPAZARI'na geçen gelişimizde yaşı bir hayli olmuş DOKUMACI HAYATİ amcanın dükkanına gitmiş ve sohbetine,işine hayran kalmıştık.sokaklarda gezerken hep dükkanın içine baktım fakat HAYATİ amcayı göremedim.hasta falan mı diye sormaya karar verdim.oğluyla sohbete başladık.babası hastanedeymiş.
yüreği güçlü insanlardan bu aile.baba mesleğini sürdürüyor.kendi Denizli Buldan dokumadan emekliymiş.'öğrenmek istemedim babamın mesleğini' dedi. 'öğrenipte heba olduğunu görmek acı verirdi' diyor.
HES'ler için direnişe geçen LOÇ VADİLİLER'in sembolü olmuş sarı yazmayı gördüm.biraz HES'ler ve SARI YAZMA üzerine konuştuk.direniş sırasında SARI YAZMA bulamadıkları için onlardan da SARI YAZMA satın almışlar.
taş baskılarını Tokat cezaevinden alıyorlarmış.
MERMERŞAHİ aradığımızı söyledik.şaşırdı.'yıllardır MERMERŞAHİ arayan yoktu' dedi.'ben hastasıyım o bezin' dedim.gerçekten de hiç yer kaplamayan,ister banyo sonrası kurulanmak için istersen de terinizi emmesi için başınıza bağlayın,çabuk kuruyan,yıkandıkça performansı artan bir bezdir.tülbente benzer.
DOKUMACI HAYATİ USTA'dan bir de PEŞTEMAL aldık.ben nereye gitsem PEŞTEMAL fiyatlarını sorarım.HAYATİ USTADAN 7,5TL.'ye 1.sınıf PEŞTEMAL aldım çok mutlu oldum.
domates,erik gibi gıdalarıda kaçırmadık.
alış verişte son nokta olarak ben 10kg. yerli un aldım.evde ekmek yapımında kullanmak üzere yerli unun iyi olacağını düşündüm ama hala randıman alamadık undan.makina beğenmedi sanırım.
arabaya aralıklarla yük taşıdık.son olarak GÜMÜŞÇÜye tekrar uğradık.közde kahve içtik.
unutmadan HAVUÇ HEYKELİ'ni gördük.HAVUÇ HEYKELİ bahsedilmeden geçilecek bir mevzu değil.Murat erken kalkıp şehri dolaşırken rastlamış heykele.heykel havucun şeklinde fakat tepesinden bir direk çıkıyor ve direğin ucunda da sokak lambası var.başka yerde bu kadar orjinali var mı bilemem.
heykel demişken Ankara'da ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ'nden sonra kentin çeşitli yerlerindeki Seymen kıyafetli ANAKRA KEDİSİ heykeli de etkileyiciydi.iki kültürü bir objede toplamak iyi fikir olmuş.
BEYPAZARI'ndan TAŞMEKTEP'te yemek molası vermeden ayrılamayız.TAŞ MEKTEP yemekleriyle,hizmetiyle,fiyatlarıyla harikaydı.BEYPAZARI GÜVECİ'nin,YAPRAK SARMASININ,80 KATLI BAKLAVASININ dibine vurduk.buradaki baklavalarda bildiğiniz türden değil.büyük dilimli ve 80 katlı olduğu da her halinden belli.
dün 1 sarma,1 sac kavurma ve bir güvece MÜNSİR denen konakta 30TL verdiğimizi düşünürsek TAŞ MEKTEP'te yaklaşık 4 güveç,ayran,baklava,sarma ve adını hatırlayamadığım bir çok şeye 55 TL. vermemiz inanılır gibi değil.
arabaya geldiğimizde tüm yükleri indirdik ve bir türlü sığdıramadık bagaja.1 saat kadar uğraşıp bir şekiller yapıp NALLIHAN,MUDURNU üzerinden İstanbul'a dönüşe geçtik.tabii bol molalı.
ilk molayıda BEYPAZARI çıkışında ilk gördüğümüz GELİNCİKLER içinde verdik.GELİNCİK tarlasında bir o yana bir bu yana yattık yuvarlandık.
2.molayı daha büyük bir GELİNCİK TARLASINDA verdik.
3. molayı BÜYÜK ANADOLU YÜRÜYÜŞÜ adıyla Türkiye'nin her yerinden ANKARA'ya taleplerini anlatmak için gelen kervanlardan birini görünce verdik.biraz erik ikram edip onları desteklediğimizi söyledik.
4. molayı NALLIHAN KUŞ GÖZLEM TERASINDA verdik.neden dürbünümü getirmedim diye kızdım kendime.hatta herkes aynı sebepten bana kızdı.buraya kuş gözlemine gelelim mutlaka diye kararlaştırdık.
5.molayı daha büyük bir alanda yine kuşlar için verdik.
6.mola NALLIHAN'ın içindeydi.turizm information'dan biriyle sohbet ettik.NALLIHAN'da kamp alanları ve bölgenin kültürü hakkında bilgi aldık.çay içtik.3 TL.
7.molayı ihtiyaç molası olarak yol kenarında verdik.
her moladan sonra 'artık mola vermeyelim vakitlice eve gidelim' desekte yarım saat sonra birimiz dayanamayıp duralım teklifinde bulundu.diğerlerinin de canına minnet tabii ki.
eski ANKARA-İSTANBUL yolundan dönerken bir BAHÇE SARAY adlı tesisin önünde WOSVAGEN MİNİBÜS grubunu gördük.yıllardır grup olarak fantazimizi süsleyen minibüsler burada mola vermişler.haydi girelim minibüslerine bakalım dedik.gerçekten de hepsi o kadar güzellerdi ki bir an bizdeki arabayla takas yapalım mı? diye düşünmeden edemedim.
bahçesine girdiğimizde bu wosvagen minibüsçüler ağzının da,gözünün de tadını biliyorlar diye düşündük.büyük bir araziye kurulmuş tesiste, ağaçlar,çiçekler saklı bir cennet havası yaratmıştı.
çok aç olmamamıza rağmen kebap,pide siparişi verdik.hemen yiyip kalkma planımız uzadı da uzadı.üstüne bir demlik çay içtik.hava kararmış,saat çoktan geç saatlere varmıştı.
orada konuşarak bulduk ki bu kadar mola vermemizin nedeni,yaşlı ve huysuz şehre dönmek istemememiz.
ne tekim AKYAZI'dan otobana girdiğimizde,bize 1 hafta gibi gelen 2 günlük gezimizin keyfi bu şehirde işe yaramadı.şehre uyum sağlamakta gecikmeyip,emniyet şeridi tecavüzcülerine,insanların bu eziyetini görüpte kılını kıpıdatmayan tüm yetkililere tumturaklı küfürler sallaya sallaya evimize geldik.
çok ekonomik olmayan gezinin maliyeti:145 TL\kişi

Hiç yorum yok: