21 Temmuz 2009 Salı

Trans Kaçkar 12-19 Temmuz 09

sadece gezi fotoğraflarına bakmak isteyenler için link: http://picasaweb.google.com/leylegihavadagorunce/TransKackar#


Canım Kaçkarlar,ruhum Kaçkarlar.sana geldim,bağrımı bağrına dayamaya,koynunda uyumaya geldim.hayal ettimde geldim,umut ettim de geldim.


Trans Kaçkar'a geçen yıl Yayla Safari programını tamamlamamıza 1-2 gün kala grup olarak karar vermiştik.içimizden bir kaç kişinin eksikliğine rağmen gelebilenler geldi.yeni arkadaşlar da var.Tamzara Tur ile 3.kez kaçkarlardayız.seviyorum ben TAMZARA TUR'u.memnuniyetsiz olanlar vardır belki ama ben hala birisinden 'ya o da olmadı,şu da iyi değil lafı' duymadım.iyi ki de tanışmışız iyi ki de sevmişiz onlarda buraları sevdirdi bize.


1.gün: ilk durağımız Hodeçur (sıra konaklar).İspir'e bağlı eski Ermeni yerleşim alanı.Hemşin yaylaları arasında geçmiyor ama Hemşin yaylalarından ayırt etmek zor.ilk kamp yerimiz bir ilkokulun bahçesi.yanda akan dere işlerimizi kolaylaştırıyor.çimenlerin üzerindeyiz 1800-1850 m yükseklikteyiz.çadırları kurmaca,yemek pişirmece,insanlarla tanışmaca faaliyetleri içinde suratımızda koca koca gülümsemelerle tatilimiz başladı.

yemek,kamp ateşi derken uyku haline büründük hepimiz.sanki yayla safariden beri tatildeydim de şimdi evime varmışım gibi girdim çadırıma,uyku tulumuma.yanımda akan derenin ninnisi tulumun içinde eğimli arazinin beni aşağı doğru kaydırmasını bile unutturdu.öyle erkenden de yatmadık ama sabah 5-6 gibi gözlerim kapanmadı bir türlü.aynı semptomlar diğer arkadaşlarda da olmuş olmalı ki kalktığımda bir çok arkadaşım ayaktaydı bile.


2.gün:güzel bir kahvaltı sonrasında toparlanmaya başlıyoruz.bu gün aracımızdan ayrılacağız.araçla Ayder'de yani gezinin son gününde tekrar bir araya geleceğiz.bu ne demek? eşyalarımızı katırlar taşıyacak.o yüzden gezi sonunda işimize yarayacak eşyaları arabada bırakıp yanımıza sadece 4 gün boyunca işimize yarayacak eşyaları almak demek.katırlar geldi ve eşyaları yükledik.

hava biraz güneşli.krem falan sürmezsek kesin kavruluruz.Hodeçur'da (Sıra konaklar) bize bir yerel rehber eşlik ediyor ve konaklar hakkında bilgiler veriyor.Ermeni kardeşlerimizin hikayerini dinliyoruz.biraz vişne ve dut molasıda geziyi renklendiriyor.
özlediğim manzaralar eşliğinde yürüyüşe geçiyoruz.patikalar yerlerini kaya geçişlerine bırakıyor zaman zaman.her yerde su var.zaman zaman bulutlanan hava,yemek molasında hafif yağmurla bizleri serinletti.

varacağımız yayla Davalı Yaylası.2400m yükseklikte.yeşillikler hala bizimle.5 saatlik bir yürüyüş sonunda sürülerden anladım yaylaya vardığımızı.ne kadar 'merhaba' demek için de olsa biraz ürkmemize sebep olan çoban köpeklerinden de yerleşime yakın olduğumuz belliydi.ya çocuklar çocuklara ne demeli.karşılama komitesinde onlarda vardı.pembe yanakları artık kavrulmuş kabuk bağlamış.attım çantamı bi yerlere.koştum sarıldım hepsine teker teker.öptüm yanaklarından.


çadırları kurduk hep birlikte.bir yanımda keçi sürüsü,bir yanımda inekler suyun karşısında ise yerlilerin buzak dediği annesinden ayrılmış buzağlar.yaylada pek erkek görmedim.genelde kadın ve çocuklar vardı.sonradan öğrendim babaları genelde sıra konakalarda olup 1-2 haftada bir uğrarmış.




çadır tamam,eşyalar yerleşti,hava güzel.haydi çocuklar şenliğe.hepsini sıraya soktum.yanımda götürdüğüm aşçı şapkasını kafalarına,ellerine de içine kepçe koyduğum koca tencereyi verdim.teker teker sohbet edip fotoğraf çekindik.evet-hayır yarışması yaptık aramızda.Fatmanur,Ayşenur,Kader,Özal,Gaye,Burhan ve adını unuttuğum ama gözlerindeki ışıltıyı her gözümü kapadığımda gördüğüm diğerleri...kendine güveni kendiliğinden olan hayatları,günleri hakkında bilgi veren minik buzaklarım benim.








kendimi düşündüm.onların yaşlarında sümüğümü,çişimi tutamazken biri bi soru sorsa anamın eteğinden çıkıpda karşılık veremezdim.hamam böceği gibi kaçacak yer arardım.sanki biz biraz eblehtik yabancılara karşı.onlar hiç öyle değil.boyları kısa kısa,elleri ayakları yok yoksul ama her soruya güzel hatta eğitici yanıtları var.terbiyeleri hat safada.saçları örgülü güzel kızlar,afacanlıkda birinci güzel oğlanlar tablolardaki gibisiniz.

keçiler,buzaklar,davarlar eve dönüyor.gün davalı yaylasında olan her canlı için bitiyor.bizler içimizi çocukların gülümseleriyle ısıttık çorbaya gerek yok desekde acıkmışız ki hemde nasıl...

gece saat 3-4 civarlarında uyandığımda çadırın içinde tam tepemde parlayan bembeyaz ışık 'tövbe ya rabbi.günahlarımı affet' dedirtti.çadırın dışına çıktığımda koşsam 10m ötemde kucaklaşacağım ay'ı gördüm.hanene ay doğmuş derler ya işte bizim kampımıza ay doğmuştu.

3.gün:davalı yayalasında ayrılma hazırlıkları,miniklerimizin getirdiği kaymaklı ve sütlü kahvaltı şöleninden sonra hızla başladı.katırlar geldi yüklerini bekliyorlar.bizde tencere yıka,sandukaları hazırla,çadır topla,tuvalete git koşturmacamıza başladık.

bugün Davalı yaylasından (2400m),Soğanlı Gölü'ne (3400m) aşıtlar aşarak yaklaşık 5-6 saat yürüyüşle gideceğiz.
hava şartları sıkıntı yaratmıyor bize.hava kötü olursa kat edilecek mesafe kolay,kısa yada sorunsuz olsa bile zorluk çekebiliriz.geçen sene ki yayla safari güncesinde de yazdığımı hatırlıyorum.yürüyüş,her spor yada etkinlikte olduğu gibi disiplin isteyen bir uğraş.sadece yürüyüş düzeninde değil ruhumuzda da bazı şeyleri disipline sokmaya çalışmalı bu yeteneğimizi geliştirmeliyiz.'ay aman hep yukarı oldu,off ne kadar kaldı' diye söylenmelerle enerji tüketmektense,ortamdaki (misal havanın yağışsız yada az bulutlu olması gibi) olumlu yanlardan pozitif faydalanmayız.zira hiçbir yürüyüş hep iniş olamaz.kaldı ki onda bile hep aynı tarz yürümekten ayaklarınız yorulur.

'ne kadar kaldı?,çok gidecek miyiz?' gibi sabırsızlık lafları taşıyan arkadaşları biraz rahatlatacak tecrübemden bahsetmek istiyorum.şehirdeki 'ne kadar kaldı?' laflarımızla aynı düşünüp soruyoruz bu soruları ama doğadaki mesafelerle şehirdekiler aynı değil canım kardeşlerim.zira şehirde hep bir taşıt kullandığımızdan veya cevabımızı zamanla ölçtüğümüzden kafamız doğada daha da bi allak bullak olabiliyor.zira şehirde trafik,aracınızın gücü vs. etkenken burada farklı bi şey tecrübe ediyorsunuz.grubun yürüyüş hızı,sizin enerjiniz,hava şartları bu mesafeyi değiştirebilir.
sabırsızca sorulan 'ne kadar kaldı,daha çok var mı?' soru cümleleri,olabilecek kaybolma,yaralanma gibi aksi hallerde sabrınızı daha da çok enerjinizi birden sıfırlayabilir.bunlar da yürüyüşlerdeki naçizana gözlemlerim ve tecrübelerimdir.

ben yürümeyi çok seviyorum ve elbetteki yoruluyorum.fakat ne kadar kaldı,kaç aşıt aşacağız diye hiç irdelememeyi öğrendim.çok da rahat ettim.gözümde büyümüyor yollar.iki şey düşünüyorum birincisi kazasız belasız yürüyüşü tamamlamak ve bu günkü işimin yürüyüş olduğunu aklımdan çıkarmadan sabırla önümdekini takip edip doğadan zevk almaya çalışmak.abartı olacak ama samimi itirafımıda belirteyim size.bazen kendimi katırların,eşeklerin,atların yerine koyduğum bile olur.

rotayı takip etmek,mesafeleri,varış saatini düşünmek rehberin görevi.bırakın o da rahat etsin,sizde.

3400m soğanlı yaylasına geldiğimizi de adında geçen soğanların gittikçe artmasından anlamalıydım.bir sürü yeşil soğan çantamızda.aklımda ise soğan,ekmek,beyaz peynir üçgeni..bu hayallerle yükseldikçe yükseldik...


bu kampta insan yok.sadece biz varız.bir de sakin dingin duran Soğanlı Gölü.katır kardeşlerim çoktan eşyalarımızı bırakmış kamp alanından uzaklaşmışlar.kamp yerine vardığımızda irtifadan etkilenen arkadaşlarımız oldu.gittikçe artan baş ağrısı ve hafif mide bulantıları sıkıntı yaşattı onlara.ilaçlar vs. pek işe yaradı diyemem.en azından dindirmedi.


hava hala kuru.doğa kampımızı kurmamıza ve bi şeyler yememize müsade etti.2 gece burada olacağız.
gece erken yatacağız.yarın için enerji toplamamız lazım.yarın zirveye çıkılacak.

akşam yemeğinden sonra rehber arkadaşımız Cevdet bize çok önemli bilgiler verdi.zirvenin limitlerimizi zorlayarak olabilecek bir şey olduğunu,düşündüğü kadar hava şartlarının iyi olmadığını,nisan sonunda bile kar yağdığını ve keşif için çıktığı yürüyüşten hala o karların kalkmamış olduğunu gördüğünü söyledi.gerekli yerlerde krampon kullanılacağımızı,yürürken sırayla yürümemiz gerektiğini,aceleciliğin hepimize zararı dokunacağını,sis,yağmur gibi olaylarla da karşılaşabileceğimizi söyledi.işte ben bu laflar konuşulurken heyecanlandım ve sinirlerim bozulunca hep olan gülümsememi tutamaz oldum.ağzım bir türlü kapanmıyor.bazı anlarda böyle oluyorum.kafam sanırım kabullenmiyor bazı şeyleri ve refleks olarak sırıtıyorum.olmadık yerlerde bile böyle olunca utanırım.

kalk saatini 05:00 hareket saatini 06:00 olarak söyledi.yanımıza almamız gerekenlerden bahsetti.gerek gördüğünde çok yorulanları,yapamayacağını anlayadığı insanları kampa gönderme insiyatifinin olacağını ve buna kırılma gücenme olmaması gerektiğini hatırlattı.irtifanın yarattığı rahatsızlıklardan bir kaç kişi hariç yavaş yavaş herkes nasibini almaya başladı.

bi tereddüt içinde çadırımıza girdik ve uyumaya çalıştım.irtifa beni rahatsız etmemişti.başımda midemde,enerjimde iyiydi.fakat gece uyandığımda biraz karamsardım.hayalperest yanım ortaya çıkmış bu zamana kadar seyrettiğim tüm filmleri bize uyarlamış içimi sıkıntıya soktukça sokuyordu.gece zirveye çıkmama kararı aldım.'demek ki sana göre değilmiş.zaten kendini sınamak için gelmiştin ve buraya kadarmış' diyip zirveye çıkmama kararımı pekiştirdim ve güzel bir uyku çektim.

4.gün:saatin çalmasına 5 dakika kala uykumu almış olarak gözlerimi fırt diye açtım.aklımdan geçen tek şey 'zirveye çıkacağım' düşüncesiydi.dün geceki kendimle olan sohbeti unutmaya çalıştım.deneyecektim.zorlandığım yerden geri dönebilecek enerjiyi hep saklı tutabilirdim.sağlığım kondisyonum iyiydi.niye durayım ki.
05:15 de yemek çadırında iki arkadaşla karşılaştık.çok fazla duman (sis) vardı.hava çok soğuktu.birazda rüzgar vardı.Cevdet'in bu havada zirve olamayacağı kararından bahsettiler.bu duyuruyu duyanlar hala yatıyordu yada yavaş yavaş bizim gibi toplanıyorlardı.hiç üzülmedim.Cevdet çok profesyonel biri.ona yardımcı Bekir ve Ülkü bölgeyi bilen arkadaşlar.hepsinin ortak aldığı bir karardı ve üstüne hala gidelim demek maceraperestlik olurdu.

şimdi tek sorunumuz gece 20:30'da yatmış sabah 05:00'de kalkmış ve soğuk havayla karşı karşıya kalmıştık.yani bir çeşit yemek çadırında tıkanıp kalmıştık.tüm gün nasıl geçecek şimdi?

kahvaltı yaptık haydi saat oldu 07:00.koca gün başladı.sırayla çadırdan çıkıp hava kontrolü yaptık.
zirve için tercih edilen hareket saati 06:00 dönüş saati yaklaşık 17:00.yani hava güzel olsa bile zirve için zamanımız kalmıyordu.
saat 09:00 olduğunda Cevdet ve Bekir gidebileceğimiz kadar gidip,gidilemeyecek yerden geri dönme kararı aldılar.grup hızla hazırlandı ve zirve için yola çıktık.

kar geçişleri Cevdet ve Bekir için yol açmak adına sıkıntı oluşturuyordu.biz ise onların açtığı yoldan adeta çiçek toplamaya giden çocuklar gibi geçiyorduk.çarşak denilen oluşumla tanışma şerefine aşıtların ilkinde nail oldum.anladığım kadarıyla da anlatayım size.irili ufaklı,keskin,yumuşak küçük kaya parçalarının önünüzde koca dağ gibi durması olayı.gerçekten de mehteran yürüyüşü gibi bir durum söz konusu.çıkarken iki hamle yapıyorsunuz ama birinde aşağı kayıyorsunuz.inerkende kendinizi koyverin hop aşağıdasınız.biraz kontrolü kaybederseniz pantolonu falan yırtmanız kesin.her ne kadar 2 gün falan çarşaklarda inip çıktıktan sonra ayakkabınızdan artık hayır gelmez ve sanki 15 yıllıkmış gibi gözükse de ben çarşaklardan inmeye bayıldım.batonunuz varsa kendinize oyunlar bile geliştirebilirsiniz.okurken eğlenceli gibi gelse de dikkatli olmamız gereken durumlardan biridir çarşaklar.
karda,kayada,su geçişlerinde ayakkabınız iyi ve doğru basmayı kavradıysanız bir de yardımcı batonunuz varsa pek sıkıntı yaşamazsınız.Cevdet,Ülkü ve Bekir kardeşlerimiz her türlü teknik konusunda yardımlarını bizden sakınmadı sağ olsunlar.

kaçkar dağı zirve yürüyüşünde çok çok ülkeden,çok insan gördük.3 günden beri bu kadar insan görmemiştim.yemek molasında irtifadan etkilenen arkadaşların sıkıntıları biraz bizi üzdü.16 kişiden 5'i devam etmemeye karar verdi.itiraf edeyim bir kar geçişinden önce ilerideki zirve dönüşünde olan insanların inerkenki zorluklarını görünce,Cevdet'in kar geçişinde ipi sabitlerkenki çabasını seyrettiğim filmlerle bağdaştırınca,yetmiyormuş gibi dolunun gittikçe büyüyen tanelerinin suratımı ellerimi acıtmasıyla dönme kararı alan arkadaşların ne kadar ileri görüşlü olduğunu anladım ve ensemdeki tüyler hafif hafif kabarmaya,bacaklarım birbirine vurmaya başladı.10-15 dakika süren dolu durana kadar etrafımdakilere 'yani maceraya gerek yok.seneyede geliriz.dönelim vs.' gibi kendimi bilmez laflar ettim.nedense dolu durdu 'sana geliyorum zirve' nidalarıyla yürümeye devam ettim.
zirve çıkmak kolay değil.kendi içinde çeşitli tehlikeleri barındırıyor.irtifa rahatsızlıkları ve hava şartlarıda sıkıntıdan sıkıntıya sokabilir sizi.eğer zirve motivasyonunuz iyi değilse ciğerleriniz,bacaklarınız size ihanet edebilir.sayabileceğim bir çok olumsuzluk yanıbaşınızda dolaşırken sizin gerçekten inancınızın tam olması ve sağ duyunuzu,dikkatinizi bir an olsun zayıflatmamanız önemlidir.
grup hareketleride zirve yada yürüyüş konsantrasyonunuzu bozabilir.öndeki yavaş kalabilir,sonuncu olabilirsiniz yada bacaklarınız çok güçlüdür hızlı çıkmak istersiniz.kestirme yol görebilir ve gruptan kopabilirsiniz.bunların hepsi bana göre bencilce davranışlardır.madem bu kadar bireysel davranmak niyetindesiniz tehlikeye sokacağınız bir grupla böyle bir etkinliğe katılmaktansa daha az sayıda grupları hatta yanlız gelmeyi tercih edebilirsiniz.
oksijenin azlığı mı yoksa yüksek irtifanın etkisimi bilmiyorum.böyle bireysel çıkışlar her grupta her zaman olur eminim.sahalarda görmek istemediğimiz davranışlar diyelim bunlara
zirve 3937m yükseklikte.biz 3400m den yükseldik.09:15 de başladık yürüyüşe.15:00 de zirvedeydik.hava rüzgarlı,hafif yağmurlu genel olarak bulutluydu.duman (sis) ilk 1 saat hafif etkiliydi.25'ye yakın kar geçişi yaptık.16 kişiden 11 kişi zirvedeydik.
zirve heyecan verici olmasına rağmen rüzgarlıydı.ne yapacağımızı bilemez halde,fotoğraf çektik,bir şeyler yedik,zirve defterine notlar yazdık,bağırdık,çeşitli maymunluklar yaptık.
zirvede telefon çekiyor sevdiklerimizi aradık ve saat 16:00 gibi dönüşe geçtik.
dönüşte artık yorgunluk baş göstermiş dikkat dağılmıştı.inişe geçmenin ilk 1 saatinde gelişte yakalandığımız doludan daha büyüğüyle karşılaştık.arkasından yağmur eşlik etti.
20:00-20:30 arası sağ salim tüm arkadaşlar inişi tamamladı. son arkadaşımızında inmesiyle gök yarıldı.tüm gece süren 10 dak. dolu 20 dak. yağmur ve rüzgar döngüsü saat 24:00'e kadar sürdü.
günün sürprizi sağlık sebepleriyle zirveye gelemeyen canım arkadaşlarımızdan geldi.kampa vardığımızda sıcak çay,çorba ve yemekle karşıladılar bizi.haklarını nasıl öderim bilmiyorum.bazı arkadaşlar yorgunluktan ve başlayan yağmurdan dolayı çadırlarından çıkamadılar.
bu gün kaçkarkar bizi zirvesine davet etti.sabah vaz geçtiğimiz teklife geç de olsa icabet ettik.bağrımı bağrına dayadım.bin kez şükrettim.emeği geçen herkesede şükranlarımı gönderiyorum.
5.gün:
Şu dağın oylumuna
doyulmaz yaylımına
Eğil gözlerinden öpe`m
Geldik yol ayrımına...
Kemal Tahir'in Yol Ayrımı kitabından unutamadığım dörtlük hep kafamda bu sabah.benim için çadırda kalamayacağım akşamlarda dağ serüveni bitmiş oluyor.evimizi pardon çadırımızı ve tüm eşyalarımızı toparladık.katırlar hazır bekliyor.bu gün çantalarımızda 1 günlük eşyamızı da taşıyacağız.yani katırlardaki veya ilk gün minibüse bıraktığımız eşyalarla buluşmayacağız.pijamamız yedek çorap vs. eşyalarımızıda yanımızda taşıyacağız.bu gün trans günü.yani kaçkarları güneyinden kuzeyine geçeceğiz ve kavron yaylasına varacağız.Kavron'da bu akşam pansiyonda konaklama var.yemeğide yaylada yiyeceğiz.yani 'medeni' hayata dönüş var.içim buruk.
çarşaklı çıkış ve iniş ile aşıtları aşmaya başladık.güneyi,soğanlı gölünü,godik kafa çocukları hep arkamızda bırakarak kuzeye döndük yüzümüzü.çarşak inişleri gerçekten bana zevk verdi.trans geçişimiz son 3-4 saatinde kavronu görür olduk fakat kavronun bir türlü varılamaz hali vardı.sanki biz yaklaştıkça uzaklaşıyor gibiydi.
patikadan,yüz yılların ticaret yollarından,keçi,katır dostlarımın otobanlarından geçtik.son 3-4 saati zor olmayan fakat dumanlı(sisli),çiseli,hafif yağmurlu,bol su geçişli ve kaygan kayalardan yaptık.







yaklaşık 10 saat yürüdük.kar geçişleri yaptık.tüm grup sağ salim kavron yaylasına vardık ve çantasını atan horona ekledi kendini.akabinde kendinmizi medeniyetin en güzel icadı olan soba başında çorapları,ayakkabıları kuruturken bulduk.





akşam konaklama pansiyonda ama gerçek yatak,gerçek musluk ve gerçek sıcak su şakaları yapmaktan kimse odasına gidemiyor.
6.gün:kavron yaylasında bazı arkadaşlarla ayrılıyoruz.onlar minibüs ile biz ise yürüyerek Ayder'e gidip İstanbul Pansiyonumuzda buluşacağız.elinden oyuncağını hiç bırakmayan,paylaşmak istemeyen çocuklar gibi seviyoruz İstanbul Pansiyonu.geçen yıl da burada kalmış ve doyamamıştık.
Kavron Ayder arası zevkli bi o kadar da arabalı yol.ayder'e yaklaştıkça insanların hunharca etrafı kirletmelerine,devletin turizm ve kültür miraslarını ne kadar sahipsiz koyduğunu gözlemliyoruz.yani Ülkü dese ki geri dönelim hiç yorulmam soğanlı yaylasına kadar yürür ve orada yaşarım.
Ayder'de artık klasikleşen yürüyüş sonu kaplıca sefasının motivasyonu güç verdi de yürüyüşü her şeye rağmen tamamlayabildim.Ayder'de kaplıcaya gitmek,bir haftanın bitini pisliğini temizlemek,kaplıca çıkışı gazoz içmek ve erkeklerin traş olması bir gelenek halini aldı.kaplıcaya girmeden evvel ve çıktıktan sonra çektiğimiz fotoğraflarla öncesi-sonrası geyiğinin tadı ayrı bir güzellik.
(Ayder için yorumlarımı gezi güncelerinde sürekli yapıyorum.o yüzden artık bi şey yazmıyorum.)
Ayder'de akşamları 3 yıldan beri yaptığımız çise eğlencesi bu yıl da devam etti.seviyorum ben çiseyi horonunu,salaşlığını.beklentinizi ne kadar alçak tutarsanız o kadar mutlu olursunuz yaşadığınız anlardan.ben hep hayatımda bunu yaptım.nereye gittiğinin önemi,gittiğin insanlarla,o an ki halinizle çok alakalıdır.benim bildiğim Ayder'de akşamları çiseye gidilir,horon oynanır o kadar.

7-8. gün:son iki günümüzü ayrılamayan arkadaşlarla dinlenerek,makara yaparak ve hafif gezilerle tamamladık.İstanbul Pansiyon'da kafanız allak bullak olur.acaba yatıp dinlenip şu yeşilin tadını mı çıkartsam yoksa kalksam bahçesine bi sandalye atıp göklere değen ağaçlarınımı seyretsem.?karar vermekle vakit harcamayın.bırakın ayaklarınız,kollarınız,gözleriniz yönetsin sizi.
toparlanıp İstanbul Pansiyon'dan ayrılıp Fırtına vadisi boyunca şehire indik.göğe fırlatılan füzelerde parça parça bi şeyler kopar,bölünür ya işte bizde minibüste birer ikişer ayrılmalarla ilerdik.
son durak Rize otogarı.ayrılmamak için direnen altı kişi bir otobüse bindik.bölünme 3 kişinin Trabzon'da,2 kişinin Terme'de bir kişininde Ankara'ya devam etmesiyle tatilimizde,kaçkar zirveyle randevumuzda son buldu.
...
..
şimdi Ezginin Günlüğü beynimde dinletiye başladı
ilk parçalarıda Akıntıya Karşı
Uzun bir yol vardı nehir boyunca
Derin yamaçlardan dağlara doğru
Bir çocuk bulutlara çıkardı gördüğü düşün kanadıyla
Saçlarında bir yaz yağmuruydu, ellerinde nergis kokusu...
...
...
Trans Kaçkar programına katılan,bi şeylerin ucundan tutan,kendinden bi şeyler veren herkese teşekkür ederim.
TAMZARA TUR rehberleri,değer verdiğimiz canım arkadaşlarımız Ülkü & Cevdet'e yıllardan beri bitmek bilmez konuk ve yardım severliklerinden dolayı ve bu yıl aralarına yeni giren ama sanki hep varmış gibi duran Bekir'e de sonsuz şükranlarımı sunarım.
kişisel notum:uzun upuzun gezi güncesini kısaltmaya çalışmayı düşünsemde yazarken kendimi durduracak hiç değildim.bi şeyler yapmasanız köşeye sıkışmışlık yaşarsınız ya işte öyle bi durumdan çıkıyor bu uzun yazılar.itiraf ediyorum ki bende başkalarının uzun yazılarını nadir okurum.yazı ve blog adına bi şey belirtmek isterim ki ben bu yazıyı,blog'u en çok kendim için icra ediyorum.
herkese selamlar

2 yorum:

ALDI BAŞINI GİTTİ dedi ki...

Kaç gündür yazacam yazamadım bir türlü.Sizinkisi yürüyüş trekking olayını biraz geçmiş dağcı olmuşsunuz yaw :)) .Nasıl yetişecem ben size bilemedim.
Fotolar süper bu arada

Adsız dedi ki...

İyiki tanışmışız. Çok eğlendim blogu okurken. Beli ki sizde çok eğlenmişsiniz.
Bahsettiğim site ise buydu: www.deviantart.com
benim profilim ise http://bitterswears.deviantart.com/
buraya da bekleriz